21 Ağustos 2015 Cuma

Al-i İmran s. 33-44. Ayetleri : Meryem'in Doğumu ve Yetiştirilmesi

Kur'an içindeki bir takım yaşanmış olaylar içinde anlatılan insanların , "Model Aile" , "Model İnsan" olarak okunarak, onların yaşantılarının bizlere de örnek olması amaçlanmaktadır. Bu örneklik, Al-i imran suresi içinde sureye adını veren ailenin yaşantısından kesitler sunularak bizlere anlatılmakta ve  "Örnek bir aile nasıl olmalı ?" sorusunun cevabını içermektedir. 

Konumuz olan ilgili ayetleri, bize dönük böyle bir mesajı olmasından hareketle okumaya çalışacağız. 

[003.033]  Gerçekten Allah, Adem'i, Nuh'u ve İbrahim ailesiyle İmran ailesini süzüp alemler üzerine seçti.
[003.034]  Birbirinden gelen bir zürriyet olarak; Allah işitendir, bilendir.

Allah (c.c) , İmran ailesinin  Adem , Nuh , İbrahim (a.s) ın yolundan giden insanlar olduğunu hatırlatıp o aileyi de alemler üzerine seçkin kıldığını beyan ederek , onları anlatmaya başlamaktadır. 

[003.035]  İmran'ın karısı: «Rabbim, karnımdakini  hür olarak sana adadım, benden kabul buyur, şüphesiz sen işitensin, bilensin.» demişti.

İmran'ın karısı hamiledir ve doğacak olan çocuğunu erkek olarak beklemektedir ve o çocuğu, yaşadığı takdirde Allaha adayacağını söylemektedir. İmran'ın karısının isminin "Hanne" olduğuna dair rivayetler olsa da isminin ne olduğundan çok , kişinin doğacak çocuğu hakkında beklentilerini dikkate almak daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Doğacak olan çocuğunu "Hür" olarak Allah'a adaması , o çocuğun Allah dışındaki her türlü bağımlılıktan yani şirk'ten uzak olarak sadece ona kul olarak yetiştirilmesinin vaad edildiği anlamındadır.

Ayet içinde geçen "Nezr" kelimesi ; "Bir işin meydana gelmesi için , kişinin üzerine vacib olmayan bir şeyi kendisine vacib kılması" demektir. İmran ailesinin böyle bir nezir yapma sebebi , daha önce olan çocuklarının yaşamaması veya uzun bir zaman aralığından sonra  çocuk sahibi olma umutları yeşerdiği ihtimali olabilir.

 [003.036]  Onu doğurduğunda, Allah onun ne doğurduğunu bilirken « Rabbim! Kız doğurdum. Erkek, kız gibi değildir, ben ona Meryem adını verdim, ben onu da soyunu da, kovulmuş şeytandan Sana sığındırırım» dedi.

Adağını yerine getirmek için erkek çocuk bekleyen İmran'ın karısı , doğurduğu çocuğun kız olması karşısında bu adağını yerine getiremeyeceği için onu her türlü tehlikeden koruması için sığınılacak tek merci olan Allaha dua etmektedir. Bu ayet içinde, İmran'ın karısının doğan çocuğuna tek başına isim vermesinden hareketle , İmran'ın çocuğu doğmadan önce vefat ettiğini söylemek sanırım yanlış olmayacaktır.

İmran'ın karısının, "Erkek kız gibi değildir" şeklindeki ifadesinden kız çocuğunun erkek çocuğuna göre daha fazla himayeye muhtaç olduğu  ve erkeğe göre daha fazla tehlikelere açık olduğu vurgusu yapılarak onu şeytanlardan gelecek her türlü tehlikeden Allaha sığındırdığını söylemesi, buradaki "Şeytan" vurgusunun ne anlama gelebileceğinin dikkate alınması gereğini doğurmaktadır. 

Ayette kız-erkek şeklinde bir ayrımdan ziyade ,İmran'ın karısının erkek çocuk beklediği ve erkek çocuk için beslediği düşüncenin kız çocuk vasıtası ile gerçekleşmeyeceğini düşündüğü için böyle bir ifade de bulunduğunu söyleyebiliriz. Şeytan'ın musallat olması kız-erkek gibi gibi ayrım yapmadan her kişi için aynı olduğuna göre , şayet İmran'ın karısı nezretmek için kız çocuk beklemiş ve kız çocuk yerine erkek çocuğu dünyaya gelmiş olsaydı bu sefer "Erkek kız gibi değildir" demiş olacağını düşünüyoruz.

Yine bu ayette , diğer ayetlerde "Nankör" olarak vasıflandırılan insanın sıkıştığında Rabbini anması , feraha çıktığında Rabbini unutmasının verildiği bir çok ayetten Araf s. 189. ve 190. ayetlerini hatırlamak yerinde olacaktır. 

 [007.189-190]  O, sizi tek bir nefisten yarattı ve kendisiyle durulup-yatışması için ondan da eşini var etti. Onu (eşini) örtüp-bürüyünce, o da bir yük yüklendi ve bununla (bir süre) gezindi. Nitekim ağırlaşınca, ikisi Rableri olan Allah'a dua ettiler: «Eğer bize salih (bir çocuk) verirsen, andolsun şükredenlerden olacağız.» Fakat Allah onlara sağlıklı bir çocuk verince, kendilerine Allah tarafından verilen bu çocuk üzerinde Allah'a ortak koştular. Oysa Allah onların koştuğu ortaklardan münezzehtir.

Yukarıda verdiğimiz ayet meallerinde çocuk bekleyen bir ailenin doğacak çocukları dünyaya gelmeden önceki duaları ile , dünyaya geldikten sonra değişen tavırları yani nankörlükleri anlatılarak böyle bir tavır içine girilmemesi öğütlenmektedir. İmran'ın karısı , çocuğu doğmadan önce de , doğduktan sonra da aynı tevhidi tavrı sürdürerek , bir ailenin doğan çocuklarını nasıl yetiştirmesi gerektiği konusunda örneklikliği göstermektedir.

 [003.037]  Bunun üzerine Rabbı onu güzel bir kabul ile karşıladı. Onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriyya'nın himayesine verdi. Zekeriyya mihraba her girişinde onun yanında bir yiyecek bulurdu. Ey Meryem, bu sana nereden? derdi. O da: Allah tarafından, derdi. Şüphe yok ki Allah, dilediğini hesapsız rızıklandırır.

 Doğurduğu çocuğun Allaha kul olarak yaşam sürmesini isteyen İmran'ın karısının bu duası kabul olunarak Zekeriyya (a.s) tarafından bakımı üstlenilmiştir. İmran'ın karısının duası sadece kuru kuruya yapılmış bir dua değil , Rabbinden istediği şeyin amele dökülmüş olmasını da beraberinde getirmesi açısından önemli bir noktadır. Hepimiz Allah'a el açıp  Dünya ve Ahiret için bazı beklentilerimizi ondan isteriz , ancak bu beklentilerin kabul olma şartı, o beklentiler doğrultusunda bir çalışmayı beraberinde getirmeye bağlıdır. İmran'ın karısı ,kızı Meryem'in şeytan tasallutundan uzak bir yaşam sürmesi için ona gereken bilgileri vermekte , kendisi de bu konuda ona örnek olmaktadır. 


Zekeriyya (a.s) ın , Meryem'in yanına her girişinde yanında bulduğu rızıkla ilgili olarak şunları söyleyebiliriz; "Mihrab" kelimesi , bir evdeki oturma yerinin en baş köşesi anlamındadır. Meryem'in mihrab ta olmasını , Zekeriyya (a.s) tarafından ona verilen değeri ifade ettiğini söyleyebiliriz. Her girişinde Meryem'in yanında bir rızık olmasını 2 açıdan değerlendirmek mümkündür. 

1- Meryem'e başkaları tarafından hediye edilmesi , onun bu rızıkların kaynağının Allah (c.c) olduğunu bildiği için , "falan kimse getirdi" şeklinde bir ifade yerine "Allah tarafından" dediği söylenebilir. 

2- Bu rızıkların Allah (c.c) tarafından ona direk olarak indirilmiş olduğunu söyleyebiliriz. Allah (c.c) nin Meryem'i "Güzel bir bitki" gibi yetiştirmesi ifadesinden , yerdeki bitkilerin Allah (c.c) tarafından gökten indirilen su ile yetiştirildiğini beyan eden ayetleri dikkate aldığımızda ve Maide s. ayetlerinde  Havarilerin İsa (a.s) dan gökten bir sofra indirilmesini istemesini dikkate aldığımızda bu sofranın önceden onun annesine indirildiğini bildikleri şeklinde bir düşünce oluşturabilir. Kefili olduğu için her türlü giyecek ve yiyeceğine de kefil olması gerektiğini düşündüğümüz Zekeriyya (a.s) ın bu rızk'ın kaynağını bilmemiş olması o rızk'ın kaynağının farklı bir yerden olduğunu göstermektedir. Bizim tercihimiz 2. şık içinde ifade ettiğimiz düşünceden yana olup bu düşüncemizi 38. ayetin pekiştirdiğini söyleyebiliriz. 

Meryem'in Zekeriyya (a.s) tarafından yetiştirilmesinin bize dönük mesajını okuyacak olduğumuzda şunları söylemek mümkündür; Elçiler Allah (c.c) nin seçmiş olduğu insanlar olması hasebiyle aldıkları vahyi tebliğ ederler ve bu vahyi önce kendileri örnek olarak hayata geçirirler. Zekeriyya (a.s) bu işle görevli elçilerden olması nedeniyle yaşadığı hayatta kendisi ve çevresindeki insanlara örnek olmuştur. Meryem böyle bir elçinin kefaleti altında onun bilgileri ve öğütleri ile yetişerek alemlere örnek bir kadın olmuştur. 

Elçiler bu gün hayatta olmasalar dahi, yaşanmış hayat örnekleri ile bizlerin yolunu kıyamete kadar aydınlatacak olan insanlardır. Kur'an geneline yayılmış olan ayetler içinde bulduğumuz örnek hayatlar bizleri hayata dair başımıza gelen herhangi bir meselede nasıl bir yol izlemek gerektiği noktasında güzel örneklikler sunmaktadır.

[003.038] Orada Zekeriyya, Rabbine dua etti; 'Ey Rabbim, bana kendi tarafından temiz bir soy bağışla, hiç kuşkusuz sen şu duayı işitensin' dedi.

Meryem'in yanına her geldiğinde kaynağının Allah (c.c) den olduğunu öğrendiği rızıkları bulan Zekeriyya (a.s) , Meryeme böyle bir lutufta bulunan Rabbinin kendisine de yaşlanmış olsa dahi bir çocuk verebilme umutlarını yeniden harekete geçirmiştir. "Meryeme gökten rızkı indiren Rabbim bana da bu ihtiyar halime rağmen bir erkek çocuk bahşeder" diyerek Allah(c.c) ye isteğini bildirir.

 [003.039] Mihrapta ayakta salatta iken melekler kendisine seslenip: «Allah sana, Allah’tan bir kelimeyi tasdik edecek, hem efendi, hem gayet zahid, hem nebi olacak olan Yahya’yı müjdeler» dediler.

Daha teferruatlı bilgiyi Meryem suresi ilk ayetlerinde gördüğümüz Yahya (a.s) ın doğumu ile ilgili ayetlerin bir kısmı burada da anlatılmaktadır. Burada dikkatimizi çeken noktalardan birisi , Yahya'nın daha doğmadan önce nasıl bir hayat süreceğinin Allah (c.c) tarafından biliniyor olmasıdır. "Allah kulunun imtihanı ile ilgili olarak ne yapacağını bilmez" diyerek , Allah (c.c) ye noksanlık ve acziyet izafe eden düşüncenin taraftarlarının bu ve benzeri ayetleri iyi düşünmeleri gerekmektedir.

 Allah (c.c) ye yaptığı duanın kabul olmasının verdiği insanı şaşkınlık karşısında Zekeriyya (a.s) şunları söyler;

 [003.040]  Ve dedi ki: Rabbım; ben artık iyice kocamış, karım da kısırken nasıl oğlum olabilir? Öyle, Allah dilediğini yapar, dedi.

 Burada , "Zekeriyya (a.s) hem ihtiyar olduğu halde çocuk sahibi olmak istiyor , hem de bu isteği kabul edildikten sonra nasıl çocuğum olabilir şeklinde bir soruyu neden soruyor?" şeklinde bir soru akla gelebilir . 

Bu soruya cevaben şunları söyleyebiliriz; Olayı Zekeriyya (a.s) ın neden şaşırdığı üzerinden değil , bu durum üzerinden verilmek istenen mesajı okumanın gerekmektedir. "Allah dilediğini yapar" cümlesi bu konuda nasıl bir düşünce içinde olmak gerektiği noktasında ipucu verebilir. Bu cümle , kul için imkansız olduğu düşünülen bir mesele de Allah (c.c) için böyle bir durumun sözkonusu olamayacağı mesajını vermektedir. Kul Allaha karşı güven içinde olduğu müddetçe , o kulun Allah (c.c) den istediği herhangi bir isteği karşılıksız kalmayacak ve kul için imkansız olduğu düşünülen bir şey Allah için kolay olacaktır. 

[003.041]  Zekeriyya: «Rabbim bana bir alamet ver!» dedi. Allah: «Alametin insanlarla üç gün yalnızca işaretten başka türlü konuşamamandır. Bununla birlikte Rabbini çok an ve akşam-sabah tesbih et!» buyurdu.

Zekeriyya (a.s) ın Rabbinden bir alamet istemiş olması , onun bu konuda daha mutmain olma isteğinin bir göstergesi olup , aynı durumu Bakara s. 260. ayetinde , İbrahim (a.s) ın iman ettiği halde ölüleri nasıl dirilttiğini görmek istemesi ile aynı minvalde düşünebiliriz.Akşam -sabah tesbit etme emrini , günün bu vakitleri için değil kesintisizlik ifade etmesi açısından yani akşamdan sabaha , sabahtan akşama kadar bir kesintisizlik içinde "Rabbini an yani günün bütün vakitleri içinde Rabbinin sana gösterdiği yol üzerinde kaim ol" anlamında düşünmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır.

[003.042] Hani melekler de: «Meryem, şüphesiz Allah seni seçti, seni arındırdı ve alemlerin kadınlarına üstün kıldı.» demişti.
[003.043]  «Ey Meryem! Rabbine gönülden boyun eğ, secde et, rüku edenlerle birlikte rüku et.»

Bu iki ayette , Meleklerin Meryem ile konuşmasına benzer bir uslup kullanılmaktadır. Meryem suresi içinde , İsa (a.s) ın doğumu ile ilgili ayetlerde , Melek elçinin düzgün bir beşer kılığında Meryem'e geldiğini ve onunla konuştuğunu görmekteyiz. Ancak bu iki ayetteki durum ondan farklıdır.

Bu ayetleri anlamak için , Meryem ile ilgili Tahrim suresi 12. ayetini dikkate almak gerektiğini düşünmekteyiz. 

 [066.012]  Mahrem yerini korumuş olan İmran kızı Meryem de bir misaldir. Ona ruhumuzdan üflemiştik; Rabbinin sözlerini ve kitablarını tasdik etmişti; o, Bize gönülden itaat edenlerdendi.

Bu ayette Meryeme ruh üflendiği ve onun Rabbinin sözlerini ve Kitaplarını tasdik ettiği beyan edilmektedir. Ruh üflenmesi sadece Meryem'e has bir durum değil , aksine yaratılmış olan bütün insanalara has bir durumdur. Allah (c.c) yarattığı tüm insanlara fıtraten yaratıcısını bilme kabiliyeti ilham ederek onları kendisine itaat eden bir kul olma yolunu kolaylaştırmıştır. Meryem kendisine verilen bu kabiliyeti kullanarak o yolda yürümüş ve muvahhide bir kul olmuştur. 

Bu yolda yürüyen herkese Allah (c.c) nin yardımı ve desteği şu şekilde beyan edilmektedir. 

[041.030] Şüphesiz, Rabbimiz Allah'tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: Korkmayın, üzülmeyin, size vâdolunan cennetle sevinin! derler.
[041.031]  «Biz, dünya hayatında da, ahirette de sizin velileriniziz. Orda nefislerinizin arzuladığı her şey sizindir ve istemekte olduğunuz her şey de sizindir.»
[041.032]  Gafur, Rahim olanın ikramı olarak.

Bu ayetlerde Melekler , "Rabbimiz Allah" diyenlerle karşılıklı bir konuşma içinde değillerdir. Bı yolda yürüyenlerin kimler tarafından desteklendiği ve akıbetlerinin ne olduğu beyan edilmektedir. Konumuz olan 42. ve 43. ayetleri de bu paralelde anlamak durumundayız. "Rabbim Allah" diyerek o yolda yürüyen Meryem'in, Fussilet s. 30. 31. ve 32. ayetlerinde gördüğümüz üzere istikamet üzere bir yol üzere olduğu beyan edilmektedir.

[003.044] Bunlar, bizim sana vahiy yoluyla bildirmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. İçlerinden hangisi Meryem'i himayesine alacak diye kur'a çekmek üzere kalemlerini atarlarken sen onların yanında değildin; onlar çekişirken de yanlarında değildin.

Bir çok ayette , gayb'ın sadece Allah (c.c) tarafından bilenebileceği , gaybı ilgilendiren konulardan bir kısmını dilediği elçilerine açacağını (Cin s. 27) beyan eden Rabbimiz, elçilerine açtığı gaybi konulardan bir kısmını bu ayetlerde beyan etmektedir. Muhammed (a.s) kendisine açılan gaybı yine kendisine vahyolunan Kitap içindeki ayetler vasıtası ile bilebilmekte olup ayrı bir gayb bilgisi kaynağı yoktur. Rivayet yolu ile gelen ve gaybı ilgilendiren konuların tamamı güvenilirlikten uzak olup, en sahih gaybi bilgi kaynağı sadece Kur'andır.

Sonuç olarak; "Model Aile" , "Model İnsan" örnekleri ile dolu olan Kur'anın sunduğu bu modele örnek İmran ailesinin kızları olan Meryem ve Zekeriyya (a.s) ın oğlu Yahya'nın dünyaya geliş sürecinin anlatıldığı ayetleri okumaya çalıştık. Bu ayetlerde bir annenin çocuğunu nasıl yetişitmesi gerektiğini Meryem'in annesinden öğrenerek , Meryem'in nasıl yetiştiğini , onu yetiştiren elçi Zekeriyya (a.s) ın ona verilen nimetleri gördüğünde çocuk sahibi olmak için kaybolan umutları yeniden yeşererek , Yahya'nın doğması bizim için imkansız olan bir şeyin Allah (c.c) için gayet kolay olduğunu bizlere yaşanmış örnek dahilinde göstererek bizlerinde hiç bir zaman Allah tan ümidimizi kesmememiz gerektiği öğütlenmektedir. 

                                EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder