Kehf s. etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kehf s. etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Mayıs 2017 Pazartesi

Kehf s. 25. Ayeti: Kehf ve Rakım Ashabı Mağaralarında Kaç Yıl Uyutuldu?

Kehf ve Rakım ashabı adı ile anlatılan kıssa bilindiği üzere, müşrik olan toplumlarına karşı çıkan, ve sayısını Allah (c.c) nin bildiği bir kaç gencin mağarada yıllarca uyutulduktan sonra uyandırılmasını anlatmaktadır. Her kıssada olduğu gibi bu gençlerin kıssası da bir çok ibretli mesaj taşımakta, onların kıssaları bir çok alt başlıkta okunarak bize dair neler söylemiş olabileceği konusunda fikir yürütülmeye müsait bir kıssadır.

Biz bu yazımızda, bu gençlerin mağaralarında kaç yıl uyutulduğu üzerinde yapılan yorumların üzerinde durarak, bu konuda hangi yorumun daha doğru olabileceğini anlamaya çalışacağız. Bu gençlerin kaç yıl uyumuş olduğu belki önemsiz ve tali bir konu olarak görülebilir, fakat bizim böyle bir konuyu ele alma sebebimiz, son yıllarda ortaya çıkan farklı Kur'an algılarının bazı kıssalarda anlatılan olayların vaki olmadığı, bu anlatımların mecazi bir anlatım olduğu yönündeki düşünceler ortaya atması çerçevesinde , Kehf ve Rakım ashabının mağaralarında kalış süresi hakkında farklı yorumlar yapılmasına sebep olmasından dolayıdır

Ve lebisû fî kehfihim selâse mietin sinîne vezdâdû tis'â(tis'an).

Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar ve dokuz (yıl) daha kattılar,

Kehf s. 25. ayetinde böyle bir süre verilmiş olmasına rağmen, bir sonraki 26. ayette "De ki: «Onların ne kadar kaldıklarını en iyi Allah bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'na aittir. O, ne mükemmel görendir! O ne mükemmel işitendir! İnsanların O'ndan başka dostu yoktur. O, hiç kimseyi hükümranlığa ortak kılmaz." buyurulmuş olması, bu gençlerin mağaralarında kaldığı sürenin Allah (c.c) tarafından bildirilmiş bir süre olmadığı, 25. ayette verilen sürenin başkaları tarafından ortaya atılmış bir iddia olduğu, 26. ayette bu iddianın ret edilerek, bu gençlerin mağaralarından kaç yıl kaldığı konusunda herhangi bir bilgi verilmemiş olduğu iddia edilmektedir. 

Yani Kehf ve Rakım ehlinin mağaralarında kaç yıl kaldığı konusunda iki farklı yaklaşım bulunmakta olup, bir yaklaşım onların mağaralarında 309 yıl kalmış olduğunu iddia ederken, diğer yaklaşım ise bu sürenin kaldıkları süreyi değil, başkaları tarafından ortaya atılan iddialar olduğunu kabul etmektedir.

Bu gençlerin mağaralarında kaldığı süre hakkında ortaya atılan yaklaşımların her ikisinin de doğru olması mümkün görülmemekle birlikte, bizlerin bu konuda yapabileceğimiz tek şey, farklı yaklaşımların bir tanesini doğru olarak kabul etmek olacaktır. İki farklı yaklaşımdan birini kabul ederken, kabul etmediğimiz diğer yaklaşımı yanlış olarak mahkum etmenin, ilmi bir yaklaşım olmayacağını da şimdiden hatırlatmak isteriz. 

Bundan önce yazdığımız bir yazımızda, Kehf s. 25. ayetinin Muhammed Esed, Mustafa İslamoğlu ve Mustafa Öztürk tarafından yapılmış çevirilerini ele alarak, onların Kehf s. 25. ayetine yaptığı çevirilerin yorum farkından dolayı kabul edilen anlayışın, ayete söylettirilmesi olduğuna dikkat çekerek, bu tür yapılan çeviri yönteminin yanlışlığını ifade etmeye çalışmıştık.

Bazı Kur'an ayetlerinin farklı yorumlara açık olması bir realite olmakla birlikte, farklı yorumlardan birisinin kesin doğru kabul edilerek, diğer yorumun kesin yanlış olarak görülmesi pek doğru bir yaklaşım değildir. Ayetlerin yapılan yorumları şayet, ayet metninde tahrif yapılmak sureti ile varılan bir sonuç değil ise, yapılan yorumları kabul etmesek dahi onu mahkum etmek hakkımız olmadığını önemle vurgulamak istiyoruz. 

Kehf ve Rakım ashabının mağaralarında kalış süreleri ile ilgili olarak varılan iki farklı sonuç, ayetin tahrif edilerek varılan bir sonuç olmamasından ötürü kabul edilmeyen yoruma saygı duyulması gerektiğini hatırlatmak isteriz. 

Bizim bu konuda nasıl düşündüğümüze gelince ise, şunları söyleyebiliriz;

Kehf s. 11. ayetine baktığımızda şöyle buyurulmaktadır;

Fe darabnâ alâ âzânihim fîl kehfi sinîne adedâ(adeden).

Bunun üzerine yıllarca mağarada onların kulaklarına perde vurduk.


Bu ayet gençlerin mağarada kalış süreleri hakkında net bir süre vermemekle birlikte, gençlerin yıllarca mağarada kaldıklarını haber vermektedir. Bu ayetin Kehf s. 25. ve 26. ayetleri nasıl anlayabileceğimiz konusunda da ipi ucu verdiğini düşünmekteyiz.

Ayrıca kıssayı okuduğumuzda, mağaraya sığınan gençlerin mağaraya sığınması ile, uyanarak şehir halkı tarafından bulunması arasında uzun bir zaman geçtiğini anlayabiliriz. Bütün bunları bir araya getirmek sureti ile Kehf s. 25. ayetini okuduğumuzda, bu ayetin gençlerin mağarada 309 yıl olarak geçen kalış süresini haber verdiği yönünde yapılan yorumların daha isabetli olabileceğini göstermektedir. 

Ayrıca surenin 22. ayetinde Kehf ve Rakım ashabının sayıları hakkında fikir yürütenler hakkında Allah (c.c) nin "Karanlığa taş atar gibi, «Mağara ehli üçtür, dördüncüleri köpekleridir» derler, yahut, «Beştir, altıncıları köpekleridir» derler, yahut «Yedidir, sekizincileri köpekleridir» derler. De ki: «Onların sayısını en iyi bilen Rabbim'dir. Onları pek az kimseden başkası bilmez.» Bunun için, onlar hakkında, bu kısaca anlatılanın dışında, kimseyle tartışma ve onlar hakkında kimseden bir şey sorma." buyurmuş olması, 25. ayeti anlamamızda bize ışık tutacaktır.

İnsanların bu kimselerin sayıları hakkında 22. ayette ortaya attıkları iddiayı onaylamayan Allah (c.c), şayet bu insanların mağarada kalış süreleri olan 309 yılı kendisi değil de, o insanlar ortaya atmış olsaydı, 22. ayette buyurduklarını bu ayette de buyurarak, onların karanlığa taş atarak mağarada kaldıkları süre hakkında olur olmaz sözler ettiklerini beyan ederdi. "Karanlığa taş atar gibi mağaralarında 309 yıl kaldılar derler" şeklinde bir beyanın olmaması, gençlerin mağarada kalış sürelerinin 309 yıl olarak Allah (c.c) tarafından beyan edilmiş olması bizce daha makul bir yaklaşım olarak görülmektedir.

Sonuç olarak; Kehf ve Rakım ashabının mağaralarında kaç yıl kaldıkları konusunda yapılan iki farklı yorumdan birisini kabul etmek demek, diğer yorumu ret etmek anlamına gelmektedir. Bu tür yoruma açık ayetlerde dikkat edilmesi gereken nokta, bir yorumu kabul ederken diğer yorumu kesin yanlış olarak görmemek olmalıdır.

Kanaat olarak Kehf s. 25. ayetinin, gençlerin mağarada 309 yıl kaldıklarını haber verdiği şeklindeki yorumun daha isabetli olduğunu düşünmüş olmamız, diğer yorumu yanlış olarak mahkum ettiğimiz anlamına gelmemektedir. Yazımızda asıl bu konu üzerinde durmaya gayret ederek, yoruma açık olan bazı ayetlerde, kabul ettiğimiz yorumu mutlak ve nihai doğru olarak görmemek gerektiğini, diğer yorumu kabul etmemiş olsak dahi saygı duymak gerektiğinin önemi üzerinde durmaya çalıştık. 

                                         EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.

6 Mart 2017 Pazartesi

Kehf s. 25. Ayetinin Esed, İslamoğlu ve Öztürk Tarafından Yapılmış Olan Çevirileri Üzerinde Bir Mülahaza

Kur'an'ın Arap dilini bilmeyen insanlar tarafından anlaşılabilmesi için farklı dillere çevrilmesi, veya Tefsir dediğimiz yöntem ile bazı ayetlerinin yorumlanması , İslam dünyasında yapılan yaygın çalışmalardandır. Bu tefsir ve mealleri yapanların sahip oldukları bilgi birikimini bu çalışmalarına yansıtmış olmaları ise bir realitedir.

Tefsirlere bakıldığında bazı ayetlerin yorumlarının birbirlerinden farklı , hatta taban tabana zıt bir şekilde yapılmış olduğu , bir çok tefsir okuyucusunun gözünden kaçmamaktadır. Tefsirlerde yapılan bu yorumların doğru veya yanlış olma ihtimali elbette mevcuttur. Bir tefsircinin yapmış olduğu ayet yorumu , sahip olduğu bilgi birikiminin bir sonucu olup , hiç bir tefsirci yapmış olduğu yorumu nihai doğrular olarak göstermek , kendi görüşlerinin doğrultusunda yapılmayan yorumları mahkum etmek hakkına asla sahip değildir.

Tefsir çalışmaları , Kur'an ayetlerinin yorumlanmasında kişilere daha geniş bir alan sağlarken, meal çalışmaları , tefsir kadar geniş alanda ayetleri yorumlama imkanı sağlamaz. Meal yapıcıları farklı yorumlanmaya müsait olan ayetlerde o ayetin aslına sadık kalmak sureti ile çevirmek zorundadırlar. Meal yapıcısı farklı yoruma müsait olan ayetlerde , doğru olduğunu düşündüğü yorumu , ayet çevirisi üzerinde parantez açmak, veya metin üzerinde oynama yapmak sureti ile kabul ettiği yorumu ayete onaylatmak hak ve yetkisine sahip değildir.

Söylemek istediklerimiz , bu konuda somut örnek göstermeye çalıştığımızda , daha net olarak anlaşılacaktır.

وَلَبِثُوا فِي كَهْفِهِمْ ثَلَاثَ مِائَةٍ سِنِينَ وَازْدَادُوا تِسْعًا

Yukarıdaki ayet Kehf s. 25. ayeti olup , Ashabı Kehf'in mağarada kalış süreleri ile ilgili olarak bir rakam vermektedir. Ayetin aslına uygun olarak yapılmış çevirisi şu şekildedir;

 Ve onlar mağaralarında üçyüz sene durdular. Dokuz (sene) de arttırdılar. (Ö. Nasuhi Bilmen)

Bu ayet tefsirlerde iki farkı şekilde yorumlanmaktadır. Birinci yoruma göre Allah (c.c) Ashabı Kehf'in mağarada kaç yıl kaldıklarını haber vermektedir. İkinci yoruma göre ise , Ashabı Kehf'in mağarada kaç yıl kaldıkları konusunda insanların ortaya koyduğu iddia olup bir sonraki 26. ayette "De ki: «Onların ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir.» Göklerin ve yerin gaybı O'na aittir. O ne güzel görendir! O ne mükemmel işitendir! Onların, O'ndan başka bir yardımcısı yoktur. O, kendi hükümranlığına kimseyi ortak etmez." buyurulması ile , insanlar tarafından ortaya atılan bu kalış süresi ret edilmektedir.

Kehf s. 25. ayeti ile ilgili olarak yapılan iki farklı yorumun birisinin doğru , birisinin yanlış olma ihtimali mevcuttur. Her iki yorumun da doğru olması mümkün değildir. Ancak doğru olarak kabul ettiğimiz yorumun doğruluğunu , veya yanlış olarak kabul ettiğimiz yorumun yanlış olduğunu bize haber verecek tek merci Allah (c.c) olup , hiç kimsenin artık ondan böyle bir haberi alması da mümkün değildir. 

Yani bir ayetin yorumu hakkında doğru veya yanlış şeklinde öne süreceğimiz iddia , ortaya koyduğumuz deliller neticesindedir , ve bu delillerin doğruluğunu veya yanlışlığını onaylayacak ilahi bir merci yoktur.

Ortada böyle bir durum mevcut iken , bu ayet ile ilgili olarak yapılan yorumların herhangi birisinin kesin doğru , diğerinin ise kesin yanlış olarak nitelendirilmesi  , yanlış bir tutum olacaktır. Bu ayet ile ilgili olarak yapılacak tek şey , kişinin doğru olarak kabul ettiği yorumu tercih etmesi , kabul etmediği yorumu ise yanlış olarak mahkum etmemesi olacaktır. 

Ancak hiç kimsenin iki farklı yoruma açık olan bir ayetin çevirisi üzerinden kendi tercih ettiği yorumu ayete onaylatmak hakkı ve yetkisi de yoktur.

Kehf s. 25. ayetinin Muhammed Esed, Mustafa İslamoğlu ve Mustafa Öztürk tarafından yapılmış olan çevirilerine baktığımızda , farklı yorumlardan birisini tercih ettiklerini ve bu tercihlerini yapmış oldukları ayet çevirilerine yansıttıklarını görmekteyiz. 

Muhammed Esed :
Ve (bazıları,) onlar(ın) mağaralarında üçyüz yıl kaldı(ğını ileri sürüyor) ve kimileri de (bu sayıya) dokuz yıl daha ekliyorlar.

Mustafa İslamoğlu :
İmdi (kimileri) Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar (diye iddia ederlerken), bir (başkaları) da bu sayıya dokuz yıl daha ekledi.

Mustafa Öztürk :
Bazıları o gençlerin mağaralarında üç yüz yıl uyuyup kaldıklarını söylüyor. Bazıları ise buna dokuz yıl daha ekleyip üç yüz dokuz yıl kaldıklarından söz ediyor

Dikkat edilirse Kehf s. 25. ayetinin yapılan çevirileri , ayetin 2 farklı yorumundan birisinin tercih edilmiş halinin Allah'ın ayetine onaylatılmış bir halidir. 

Herkesin Kur'an ayetleri üzerinde yorum yapmak veya yapılmış olan yorumlardan uygun olduğunu düşündüğünü kabul etmek hakkı elbette vardır. İsimlerini verdiğimiz kişiler bu alanda söz sahibi olduğunu düşündüğümüz kişilerdir. Ancak bu ayetlerin çevirisinde hatalı bir yöntem sergileyerek doğru veya yanlış olma ihtimali olan kendi düşüncelerini doğru olarak kabul ederek , Kehf s. 25. ayetini bu doğrultuda çevirmişlerdir. 

İsimlerini verdiğimiz kişilerin Kehf s. 25. ayetinin , Ashabı Kehf'in mağarada kaldıkları süreyi değil , başkalarının böyle bir süre vermiş olduğunu , ve bu sürenin Allah (c.c) tarafından ret edildiği şeklinde yapılan yorumların doğru olduğunu kabul etmek hakları vardır. Ancak hiç kimsenin böyle bir yorumu , ayetin metni üzerinde oynamalar yapmak , veya parantez açmak sureti ile Allah (c.c) nin böyle söylediğini iddia etmek hakkı ve yetkisi yoktur.

Sayın İslamoğlu ve Öztürk , neden böyle bir çeviriyi tercih ettiklerini dip not olarak açıklamış olmalarına rağmen , onların kendi tercihlerini ayetin çevirisine yansıtmaya hakları olmadığını düşündüğümüzü söylemek istiyoruz. Esed ve İslamoğlu tarafından yapılan Kehf s. 25. ayetinin çevirisindeki şahsi yorumlar parantez içine alınmış olmasına rağmen , Öztürk tarafından yapılan çevirideki şahsi yorumlar , parantez içine dahi alınmadan sanki Allah (c.c) böyle diyormuş gibi gösterilerek daha bariz bir hataya imza atılmıştır.

Bu kimselerin yapmaları gereken , önce ayeti aslına sadık bir şekilde çevirmek , ayetin yorumu hakkındaki şahsi tercihlerini ise , dip not olarak belirtmek olması iken, kabul etmedikleri diğer yorumu görmezden gelerek , tek ve nihai doğru olarak kendi görüşlerini dikte ettirmeye çalışmış olmaları kabul edilir bir durum değildir. 

Anlam yorum tarzında Kur'an çevirisi yapan kimselerin bir çoğu , ayet çevirisi gibi yorum alanı dar bir alanda çalıştıklarını unutarak , yorum alanı daha geniş olan ayet tefsiri alanında çalıştıkları zannetmeleri , veya yaptıkları çeviri tarzının bunu gerektirdiğini düşünerek ayet üzerinde bu tür tasarrufları yapmayı , kendilerine verilmiş bir yetki olarak görmektedirler. 
Ancak bu tarz çevirilerin , okuyucular tarafından Allah'ın kesin olarak böyle dediği gibi bir zanna kapılmalarına ve farklı yorumlara açık olan ayetlerdeki yorum farklılıklarının önünü kapatmalarına sebep oldukları unutulmamalıdır.  

Amacımızın bu çevirileri yapanların kişiliklerini zedelemek olmadığını özellikle hatırlatmak isteriz. Amacımız , bu veya başka kişilerin yaptıkları Anlam Yorum tarzı çevirilerin , kişilerin indi görüşlerini ayete söyletmeye daha müsait bir çeviri tarzı olduğu , meal okuyucularını ise daha dikkatli olması yönünde hatırlatmalar yapmaya yöneliktir. 

Anlam Yorum tarzında yapılan Kur'an çevirilerini tamamen mahkum etmek gibi bir düşüncemiz olmamakla birlikte , konu etmeye çalıştığımız ayet örneğinde olduğu gibi , yoruma açık bazı ayet meallerinde Anlam yorum tarzı çevirilerin , kişisel tercihlerin öne çıktığı bir tarz olduğunu da hatırlatmak isteriz.

Kehf s. 25. ayetinin iki farklı yorumundan hangisini tercih ettiğimiz sorulacak olursa , ayetin Ashabı Kehf'in mağarada kaldıkları süreyi haber verdiği şeklindeki yorumun daha isabetli olduğunu ve o yorumu kabul ettiğimizi söyleyebiliriz. Bu kabulümüzün gerekçesi olarak ta şunları söyleyebiliriz ;

Ashabı Kehf'in mağarada uzun yıllar uyutulduktan sonra uyandırılan bir topluluk olduğunu onların kıssasının anlatıldığı ayetlerden öğrenmekteyiz. Ashabı Kehf'in sayıları ile ilgili ortaya atılan iddiaların ret edildiği 22. ayete baktığımızda seyekulune (diyecekler) şeklinde başlaması , başkaları tarafından bu konuda söylenecek  ,olan iddiaların yanlış olduğunu beyan etmektedir. 

Eğer Ashabı Kehf'in 309 yıl uyumuş olduğu , başkaları tarafından ortaya atılan , veya atılacak bir iddia ise , 22. ayette bulunan seyekulune  kelimesinin 25. ayette de bulunması gerektiğini ve ayetin "Ve diyecekler ki onlar mağaralarında üçyüz sene durdular. Dokuz (sene) de arttırdılar" şeklinde gelerek , onların Ashabı Kehf'in 309 yıl uyuduğunu söylediklerini ve 26. ayette "De ki: «Onların ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir.» Göklerin ve yerin gaybı O'na aittir. O ne güzel görendir! O ne mükemmel işitendir! Onların, O'ndan başka bir velisi yoktur. O, kendi hükümranlığına kimseyi ortak etmez." buyurulmuş olması ile karşı tarafın verdiği bu rakamın yanlış olduğunun beyan edildiği bize gösterilebilirdi.

[018.025] Ve onlar mağaralarında üçyüz sene durdular. Dokuz (sene) de arttırdılar.

[018.026] Onların ne kadar kaldıklarını en iyi Allah bilir, de. Göklerin ve yerin bilinmezlikleri O'na aittir. O ne güzel görendir. O ne güzel işitendir. Bunların O'ndan başka velisi yoktur. O, hiç kimseyi hükmüne ortak yapmaz.

Kehf s. 25. ayetini üzerinde herhangi bir oynama yapmadan okuduğumuzda Ashabı Kehf'in mağarada 309 yıl uyutulmuş olduğu , 26. ayette ise bu süreyi en iyi Allah (c.c) nin bildiği anlaşılmaktadır. Bu konuda yapılan ikinci yorum ise yukarıda görüldüğü gibi ayet üzerinde oynama ve parantezler sonucu yapılmış bir yorum olarak görülmektedir. 

Bizim Ashabı Kehf'in mağarada 309 yıl kaldığını düşünmemiz bize , bu ayet hakkında yapılan diğer yorumu mahkum etmek hakkı vermez. bu ayet hakkındaki diğer yorumu kabul edenlere ise , kabul ettikleri yorumu ayete onaylatmak için ayet üzerinde oynama hakkını ise hiç vermez.  

Bu meyandaTelevizyon ekranlarında tefsir dersleri yapan bazı hocaların yöntemleri üzerinde bir kaç söz etmek istiyoruz ; 

Bazı hocalarımızın , yapmış oldukları tefsir derslerinde , tefsirciler tarafından farklı yorumlar yapılan bazı ayetlerin , sadece kendileri tarafından doğru olduğunu düşündükleri yorumlarına yer vermekte olduklarına , veya kendilerinin kabul ettiği yorumları kesin doğru  kendilerinin kabul etmedikleri yorumları ise kesin yanlış şeklinde mahkum eden konuşmalarına şahit olmaktayız.

Bu hocalarımıza tavsiyemiz şu olacaktır ; Tefsir ettikleri ayetlerde kabul etmeseler dahi o ayetin farklı yorumları olduğunu dinleyicilerine aktarmalı , kendilerinin farklı yorumlardan hangisini tercih ettiklerini söylemelidirler. Dinleyiciler bu sayede daha geniş bir bakış açısı kazanacak , dersi veren hocamız da kendi görüşünü mutlaklaştırmamış olacaktır.

Sonuç olarak ; Kehf s. 25. ayetinin Esed , İslamoğlu ve Öztürk tarafından yapılmış olan çevirileri örneğinde , Kur'an çevirilerinde hatalı bir yöntem olduğunu düşündüğümüz , bazı ayetlerin aslına sadık kalmamak sureti ile , istenilen doğrultuda anlam verilmesinin yanlışlığına dikkat çekmeye çalıştık.

Bahsettiğimiz hatalı yöntemi bu 3 kişinin yaptığı bir meal üzerinden örneklendirmiş olmamız , bu tür hataların sadece bu 3 kişi tarafından yapıldığı veya onları hedef almak gibi bir niyete matuf olmadığı bilinmelidir.

Kur'an çevirileri , Kur'an tefsirine göre daha dar bir alana sahip olup , tefsircilerin bir ayet hakkında sahip olduğu farklı görüşlerin birisinin kabul edilerek , ayetin o yönde çevrilmeye çalışılması kabul edilebilir bir yöntem değildir. Çevirmen ayet üzerinde tarafsız bir bakış açısına sahip olmalı , bir ayet hakkındaki sahip olduğu görüşü ayete onaylatmaya çalışmamalıdır. 


Bu noktada Kur'an meali okuyucusuna da görevler düşmekte , tek bir meale bağlı kalmak o meali yapan kimsenin muhtemel bazı hatalarını görememek olacağı için , bir kaç meali birden karşılaştırmalı okumaya çalışmasıdır. 

                                EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.