Veliler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Veliler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ocak 2017 Çarşamba

Zümer s. 3. Ayeti : Kendilerini Allah'a Yaklaştırsın Diye Veliler Edinen Müslümanlar

Kur'an'ın Kitap Ehline , Kafirlere , Müşriklere yaptığı, onların yanlışlarına dair hitapların, sadece onlara has olduğu , biz Müslümanları ilgilendiren ayetlerin ise , sadece cennet ve cennet nimetleri ile ilgili ayetler olduğu zannı , bizleri Kur'an mesajının doğru bir şekilde anlamaktan uzaklaştırmaktadır. 

Kur'an mesajının doğru olarak anlaşılması , bazı toplulukların yaptığı yanlışları dile getiren ayetlerin , sadece onlara has olduğu yönünde okunmayıp , dile getirilen yanlışların bizim tarafımızdan işlenip işlenmediği üzerinde tefekkür yapılarak , şayet aynı yanlışlar bizler tarafından işleniyor ise , kendimizi Kur'an'ın istediği biçimde düzeltmeye çalışmak yönünde olduğu takdirde gerçekleşecektir. 

Şirk , Allah (c.c) nin asla bağışlamayacağını vaat ettiği (Nisa s. 48 - 116), ve toplumların helak olmasına sebep olan bir cürüm olarak , Kur'an mesajının temelini teşkil etmektedir. Şirk'in insan hayatında nasıl yer bulduğu , ve bundan nasıl korunulması gerektiğine dair bilgiler, bu kitap içinde önemli bir hacme sahiptir. 

Ancak Müslümanların bir çoğu şirk konulu ayetlerin , sadece Mekkelilere ve helak edilen kavimlere has olduğu zannı ile okuduğu için , bir çok Müslüman şirk batağının içine düşmüş bir halde , durumlarından habersiz , hallerinden memnun, cennette alacağı huri beklentisi içinde hayatlarını geçirmektedirler. 

Bir çok Müslüman Zümer s. 3. ayetini okuduğu zaman , bu ayette bahsedilen şirk durumunun kendileri ile alakası olduğunu dahi düşünmemekte , ilgili ayetin sadece Mekke müşriklerinin içine düştüğü şirk'i anlattığını zannetmektedir. Ne acıdır ki yine bir çok Müslüman olduğunu iddia eden kimsenin hayatında, Zümer s. 3. ayetinin bahsettiği şirk gerçekleşmekte , fakat bu kimseler bu durumu görememeleri bir tarafa , yaşadıkları bu durumu İslam'ın bir gereği zannetmektedirler. 

[039.003]  Haberin olsun; halis (katıksız) olan din yalnızca Allah'ındır. O'nun astından olan başka veliler edinenler (şöyle derler:) «Biz, bunlara bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.» Hiç şüphesiz Allah, kendi aralarında, hakkında ihtilaf ettikleri şeylerden hüküm verecektir. Gerçekten Allah, yalancı, kâfir olan kimseyi hidayete eriştirmez.

Ayeti okuduğumuzda , insanları şirk'e düşüren halin, Allah'a yaklaşmak için taştan veya tahtadan yapılmış bazı nesneler edinmiş olmaları anlaşılmaktadır. İnsanlar bu nesneleri Allah ile aralarında yaklaştırıcı unsur olarak görmekte , bu aracı nesneler olmadan Allah'a yaklaşılamayacağını iddia etmektedirler. Dikkat edilirse bu insanlar Allah'ı kabul etmekte , hatta onun yaratıcı olduğu noktasında herhangi bir sorunları bulunmamaktadır.

[029.061]  Andolsun ki onlara: «Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?» diye sorsan, mutlaka, «Allah» derler. O halde nasıl (haktan) çevrilip döndürülüyorlar?

[029.063]  And olsun ki onlara: «Gökten su indirip onunla, ölümünden sonra yeri dirilten kimdir?» diye sorarsan, şüphesiz, «Allah'tır» derler. De ki: «Övülmek Allah içindir», fakat çoğu bunu akletmezler.

[031.025] Andolsun ki onlara, «Gökleri ve yeri kim yarattı?» diye sorsan, mutlaka «Allah...» derler. De ki: (Öyleyse) övgü de yalnız Allah'a mahsustur, ama onların çoğu bilmezler.

[039.038]  And olsun ki, onlara, «Gökleri ve yeri yaratan kimdir?» diye sorsan: «Allah'tır» derler. De ki: «Öyleyse bana bildirin, Allah bana bir zarar vermek isterse, Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, O'nun verdiği zararı giderebilir mi? Yahut bana bir rahmet dilerse, O'nun rahmetini önleyebilir mi?» De ki: «Allah bana yeter; güvenenler O'na güvenir.»

Dün Mekkeli müşriklere sorulan soruların aynısı, bugün bir Müslümana sorulacak olsa, bu sorulara onun da vereceği cevap, Mekke müşriklerinin verdiği cevaptan farklı olmayacaktır. Bu insanların "Müşrik" vasfını kazanmasına sebep olan nokta, onların putlarına yüklemiş oldukları "Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar" şeklindeki gerekçeleridir.

Mekkeli müşrikler , Allah ile aralarında yaklaşmaya vesile olması için , taştan veya tahtadan yapılmış bir takım putları aracı olarak görmektedirler. Dün Mekkeliler tarafından putlara tapma konusunda dile getirilen gerekçenin aynısı , bugün kendisini Müslüman olarak ifade eden bir kısım insanın dilinde dolaşmakta , aracılar oluşturmak sureti ile gerçekleşen dini bir yaşam onların hayat tarzı haline gelmiştir. 

Dün Mekke veya başka bir yerde taştan tahtadan putlara taparak o putlar ile Allah'a yaklaştıklarını iddia edenlerin yerine geçenler , taştan tahtadan putları terk ederek , etten kemikten meydana gelmiş insanlara , kendilerini Allah'a yaklaştırıcılık görevi yüklemişlerdir.

Dün Mekke'de şirk işleyenler şirklerine, "Biz atalarımızı bu yol üzerinde bulduk" şeklindeki sözlerle gerekçe gösterir iken , bugün kendisini "Müslüman" olarak tanımlayarak şirk işleyenler, Allah'ın kitabını işledikleri şirk'e alet etmekten çekinmeyerek , Mekkelilerden daha aşağılık bir yönteme başvurmaktadırlar. 

Maide s. 35. ayetinde "Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakının ve O'na vesile arayın; O'nun yolunda cihad edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz." şeklinde buyurulmuş olmasını , Allah ile aralarında aracı kılınması gerektiğine dair bir emir olarak algılamakta ve bu emri yerine getirmek için !! aracılar kılınması gerektiği yorumlarını yapmaktadırlar. 

"Ruhul Beyan" adlı tefsirde ilgili ayetin tefsirinin nasıl yapıldığını gördüğümüzde içinde bulunduğumuz korkunç durum daha net anlaşılacaktır ; 

"Bil ki, ayeti kerime, açıkça vesileye yapışmayı emretmektedir, öyleyse vesile gereklidir. Çünkü Allah’u Teala’ya vuslat bir vesile ve bir vasıta ile olmaktadır. Bunun için en güzel vesile ve vuslat yolu da, hakikat alimleri ve tarikat şeyhleridir. İnsanın kendi başına amel etmesi, benlik ve varlık duygusunu artırabilir. Fakat peygamber ve velilerin tarif, mürşidin işareti ve nezareti (gözetimi) ile yapılan amelde, benlik duygusu bulunmaz. Böyle bir amel, talibi, Rabbul Âlemine ulaştırır. Ehl-i Hayrın ve Salihlerin sohbetinde büyük bir şeref ve saadet vardır. "


Özellikle tasavvuf kesiminin yaşadığı ve adına "İslam" dediği din, aracılık esası üzerine tesis edilmiş bir inanç olup , bu inanç maalesef Allah'ın ayetleri hevaya uygun olarak yorumlanmak ve tahrif edilmek sureti ile, İslam coğrafyası üzerinde yaşayan Müslümanlar arasında yaygınlaştırılmıştır.


"Direk Allah'a bağlanıyorum diyen Şeytan'a bağlanır"

Yukarıdaki şahsın ağzından çıkan sözler , İslam adına Allah'a atılan iftiraları özetlemektedir. 

[002.186]  Eğer kullarım sana benden sorarlarsa onlara de ki; ben kendilerine yakınım, bana dua edenin duasını, dua edince, kabul ederim. O halde onlar da benim çağrıma olumlu karşılık vererek bana iman etsinler ki, doğru yolu bulsunlar.

Kullarına "Ben size yakınım" buyuran Rabbimizin bu beyanına karşı , bazı kullar tarafından zımnen "Hayır sen bize uzaksın araya aracılar koyarsak onlar bizi sana yaklaştıracaktır" şeklinde bir itiraz getirilmekte, ve en büyük cürüm olan şirk , Müslüman hayatı içinde bu şekilde kendisine yer bulmaktadır.

Veli kavramı da bu noktada dejenerayona uğratılarak , Allah ile araya konulan , ölmüş veya diri olan bir takım Şeyh , Gavs , Kutup v.s lakaplı kimselere verilmektedir. Halbuki Allah (c.c) kendisi ile arasına konulan ne olursa olsun onu "Şirk" olarak nitelemektedir. 

Dün Mekke müşriklerinde veya helak edilen kavimlerde ortaya çıkan şirk'in bir benzeri, sadece aktör farkılığı ile , bugün bir kısım Müslümanın hayatında yer bulmaktadır. Mekke'de yaşayan müşrikler, Allah (c.c) ile aralarına taştan veya tahtadan yapılmış putları koyarak , Allah'a onlar ile yaklaşacaklarına inanırlar iken , bugün bir kısım Müslümanlık iddiasında bulunan kimseler ise, etten kemikten oluşan insanlara bu misyonu yükleyerek böylece Allah'a yaklaşacaklarına inanmaktadırlar.

Mekkeli müşriklerin ve Müslüman olma  iddiasında olan her iki topluluğun ortak gerekçeleri, " Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar" şeklindedir. Dün Mekke'de yaşayan insanlar, Allah'ın dinini ret ederek bu putlara kulluk etmekte iken , bugün Allah'ın dinini kabul eden insanların aynı şirk amelini işlemeleri akıl alacak iş değildir.

Müslüman olmak iddiasında olan , ve kendisini Allah'a yaklaştırdığını düşünerek , bir takım insanları aracı olarak görenlerin önlerindeki en büyük engel , dinlerini iman ettiklerini söyledikleri kitap yerine, başka kişi ve kitaplardan öğrenme yoluna gitmeleridir. Bu kimseler maalesef aracılık kurumu ile işleyen bir dinin gereğine öyle inanmışlardır ki , böyle bir aracılık sisteminin şirk olduğunu uyaranlara karşı hasmane tavırlar takınarak, onları sapıklıkla suçlamaktadırlar.

Bu kimseleri , kendileri ile Allah arasında yakınlaştırıcı olduğunu düşündükleri insanlar hakkında uydurulan keramet ve insanüstülük yalanları onları öyle bir hale sokmuştur ki , Kur'an ayetleri bile onları yollarından döndürmeye yetmemektedir. Dindar olmayı kılık kıyafete indirgeyen bu kimseler , sakal , sarık , cüppe , şalvar ve yeşil örtüye bürünerek anlatılan hurafelerle bezenmiş yalanları Allah'ın dini zannederek , gelen itirazlara ise "Siz onlardan daha iyimi biliyorsunuz?" şeklinde cevap vermektedirler. 

Şirk'i ortadan kaldırmak için indirilmiş bir dinin müntesipleri olarak şirk batağına batmak ve içinde bulunduğu durumdan rahatsız dahi olmadan bunu dinin bir gereği olduğunu sanmak , dünya hayatlarını bu şekilde geçirenler için , hesap gününde büyük bir pişmanlık sebebi olacaktır.  

Sonuç olarak ; Şirk , hesap gününde af edilmeyecek tek cürüm olması nedeniyle , özellikle bundan Müslümanların sakınması gerekmektedir. Şirk maalesef , Muhammed (a.s) ın Mekke fethinde Kabe içindeki putları kırması ile sona ermemiş , tasavvuf ekolünün Müslümanlar içinde hayat bulması ile yeniden hortlamıştır. 

İşin daha kötüsü , bir çok Müslümanın şirk içinde bir hayat sürmesine karşın , bu durumdan haberdar dahi olmamasıdır. İçinde bulundukları durumu kendilerine hatırlatanlara karşı , onları sapıklıkla suçlayarak , kendilerini en hakiki Müslüman olarak görmeleri içler acısı bir durum olup, yaşanan hayat içinde bu yanlışın fark edilmeyerek , şirk inancına sahip olarak can verildiği takdirde , dünyada iken hayal edilen huriler yerine, zebanilerle birlikte ebedi bir hayat sürülmesi içten değildir.

                                         EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.