Alemlere rahmet ve hidayet kaynağı kur'anın al-i imran s. 81. ayetinde rabbimiz şöyle buyurmaktadır.
Ve iz ehazallâhu mîsâkan nebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbin ve
hikmetin summe câekum resûlun musaddikun limâ meakum le tu’minunne bihî
ve le tensurunneh(tensurunnehu), kâle e akrartum ve ehaztum alâ zâlikum
ısrî, kâlû akrarnâ, kâle feşhedû ve ene meakum mineş şâhidîn
Hani Allah nebilerden 'kesin bir söz (misak)' almıştı: "Andolsun
size Kitap ve hikmetten verip sonra size beraberinizdekini doğrulayan
bir resul geldiğinde, ona kesin olarak iman edecek ve ona yardımda
bulunacaksınız." Demişti ki: "Bunu ikrar ettiniz ve bu ağır yükümü
aldınız mı?" Onlar: "İkrar ettik" demişlerdi de "Öyleyse şahid olun, ben
de sizinle birlikte şahid olanlardanım," demişti.
Bu olayın nasıllığı konusunda fikir yürütmekten ziyade, ayette verilmek istenen mesaj üzerinde yoğunlaşarak anlama çalışma yapmanın daha doğru bir yöntem olduğunu düşünmekteyiz. Nasıllığı konusu çünkü gaybi bir konu olup , Allah cc sanki bütün nebileri bir araya toplayıp böyle bir söz almış gibi bir anlayış akla gelebilir'ki bu şekil anlatımı hakiki bir şekilde anlamaya kalkanların içine düştükleri soruların cevaplarını vermekte zorlandıklarını görmekteyiz.
Al-i imran suresi bilindiği gibi medinede nazil olan surelerden olup ayetlerde geçen hitaplar genelde medinede bulunan ehli kitaba yönelik ayetlerdir.Araf suresi mekkede nazil olmasına rağmen bir kısım ayetlerin medinede nazil olduğu söylenmekte olup 157. ayetinde medinede nazil olmuş olması kuvvetli bir ihtimaldir.
Medinede nazil olan ayetlerin ehli kitaba yönelik olanlarına baktığımızda genel olarak, ehli kitab olarak adlandırılan yahudi ve hıristiyanların, iman ettiklerini iddia ettikleri tevrat,incil ve iman ettiklerini iddia ettikleri musa ve isa as ları, kur'anın ve muhammed as ın tasdik ettiği vurgusu yapılarak, "tevrat,incil,kur'an, musa,isa ve muhammed as ların hepsinin kaynağı aynı olup birbirlerinden herhangi bir farkı yoktur onlara iman edenlerin bu kur'ana ve elçiye iman etmeleride gerekmektedir" şeklinde mesaj içerdikleri görülmektedir.
Kur'anın muhataplarına mesajını anlatma yollarından biriside olayı görselleştirerek anlatma şeklinde olduğu kur'an okuyucularının bildiği bir durum olup , bu şekil anlatıma bir ayetlerde rastlanmaktadır. Al-i imran s 81. ayetide mesajı görselleştirerek anlatma yolu seçilen bir ayettir. Ayet'te, elçilerin sanki bayrak yarışı gibi elindeki bayrağı önündeki elçiye vermesi şeklinde bir görselleştirme yapılıp vahiy ve içerikleri sanki tek bir bayrakmışçasına ayni içeriğin elden ele geçerek elçiler vasıtası ile ulaştırıldığı anlatılmaktadır.
Bu ayet maalesef bir kısım önkabullerini kur'ana tasdik ettirmek isteyen kişilerin elinde oyuncak olarak oynanmaya çalışılan bir ayet durumuna düşürülerek, resul ve nebi kavramları çerçevesinde okunmaya çalışılmış ancak bu şekil bir okuma tarzıda kur'an bütünlüğünden uzak kalarak okunmaya çalışılmış , neticede resulluğu kendinden menkul bazı şahısların resul olabileceğine !! dair bir delil ayet olarak karşımıza çıkarılmaya çalışmıştır.
Al-i imran s. 81. ayetinin measjına gelince; ayet medinede nazil olmuş ve kendilerini kitab ehli olarak adlandırılan kitleye şöyle bir mesajı vardır. "Ey kitab ehli, eğer siz Allah'ın kendilerini elçi seçip kitap verdiğine inandığınız musa ve isa'ya gerçekten iman ediyorsanız, işte bu gelen elçi muhammed'e ve kur'ana,şayet musa ve isa hayatta olsalardı ona iman edip yardım edeceklerdi, sizde onlar gibi iman edin ve ona yardım edin".
Al-i imran s. 81. ayeti ile araf s. 157. ayeti nasıl bir bağ kurulabilir? sorusunun cevabından önce ayetin metnini ve mealini verelim.
Ellezîne yettebiûner resûlen nebiyyel ummiyyellezî yecidûnehu mektûben
indehum fît tevrâti vel incîli ye’muruhum bil ma’rûfi ve yenhâhum anil
munkeri ve yuhıllu lehumut tayyibâti ve yuharrimu aleyhimul habâise ve
yedau anhum ısrahum vel aglâlelletî kânet aleyhim, fellezîne âmenû bihî
ve azzerûhu ve nasarûhu vettebeûn nûrellezî unzile meahu ulâike humul
muflihûn.
Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı
bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye (Resul) uyarlar; o,
onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz
şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini,
üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup
savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler;
işte kurtuluşa erenler bunlardır.
Bu ayet, al-i imran s. 81. ayeti gibi muhammed as ın kur'an harici haram ve helal kılma gibi bir yetkisi olduğunun savunanların elinde oyuncak olan bir ayet olup kur'an bütünlüğünden uzak olarak sadece savundukları şeye delil aramak için kuran okuyanların buldukları bir delil! olduğu zan edilmiştir.
"Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı
bulacakları" şeklindeki ibareden ayet'in muhatabların kimler oldukları apaçık ortadadır. Musa ve isa as a indirilen kitap'ta böyle bir elçinin geleceğinin bilgisine sahib oldukları anlaşılmaktadır.
[002.146] Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onu oğullarını
tanıdıkları gibi tanırlar. Onlardan bir takımı, doğrusu bile bile hakkı
gizlerler.
[006.020] Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onu çocuklarını
tanıdıkları gibi tanırlar; fakat kendilerine yazık ettiler, çünkü onlar
inanmazlar.
[061.006] Meryem oğlu İsa: «Ey İsrailoğulları! Doğrusu ben, benden önce
gelmiş olan Tevrat'ı doğrulayan, benden sonra gelecek ve adı Ahmet olacak bir
peygamberi müjdeleyen, Allah'ın size gönderilmiş bir peygamberiyim» demişti. Ama
o elçi, kendilerine belgelerle geldiği zaman: «Bu, apaçık bir sihirdir»
demişlerdi.
Bakara s. 146 ve enam s. 20 ayetlerinde ehli kitabın bu elçi ile ilgili bilgiye sahip oldukları, saff s. 6. ayetinde ise isa as ın verdiği habere göre daha geniş bir bilgiye sahip oldukları bildirilmektedir.
" temiz
şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor" cümlesi ise yanlış anlamaya kaynaklık eden bir cümledir, halbuki israiloğullarının yaptıkları zulümler nedeni ile Allah cc den bir ceza olarak önceden helal olan bazı yiyeceklerin kendilerine haram edilmesi ayetlerinin ardından bu ayeti okudukları zaman bu ayetin mesajı daha doğru anlaşılacaktır.
[002.057] Bulutla sizi gölgelendirdik, kudret helvası ve bıldırcın
indirdik, «Verdiğimiz rızıkların iyi ve güzel olanlarından yiyin» dedik. Onlar
Bize değil, fakat kendilerine yazık ediyorlardı.
[003.093] Tevrat'ın indirilmesinden önce İsrail'in kendisine haram
ettiğinden başka bütün yiyecekler İsrailoğullarına helal idi. De ki: «Doğru
sözlü iseniz Tevrat'ı getirip okuyun».
[004.160-1] Yahudilerin haksızlıklarından, çoklarını Allah yolundan
menetmelerinden, yasak edilmişken faiz almaları ve insanların mallarını
haksızlıkla yemelerinden ötürü kendilerine helal kılınan temiz şeyleri onlara
haram kıldık. Onlardan inkar edenlere, elem verici azab hazırladık.
[006.146] Yahudilere tırnaklı her hayvanı haram kıldık. Onlara sığır ve
davarın sırt, bağırsak ve kemik yağları hariç, iç yağlarını da haram kıldık.
Aşırı gitmelerinden ötürü onları bu şekilde cezalandırdık. Biz şüphesiz doğru
sözlüyüzdür.
[016.118] Yahudilere ise bundan önce sana aktardıklarımızı haram kıldık ve
onlara biz zulmetmedik, fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
[003.050] Benden önce gelen Tevrat'ı tasdik etmek ve size haram
kılınanların bir kısmını helal kılmak üzere Rabbınızdan size bir ayet getirdim.
Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin.
Verdiğimiz ayet meallerine dikkat edilecek olursa daha önce kendilerine bütün yiyeceklerin helal olduğu yahudilere , yapmış oldukları zulümler nedeniyle helal olan bir kısım yiyecekler haram edilmiş isa as ile al-i imran s 50 ayetindeki ibareyi dikkatlice okumak gerekmektedir, "size haram
kılınanların bir kısmını helal kılmak üzere Rabbınızdan size bir ayet getirdim." isa as haram olan bir kısmı helal kılmak için rabbinizden ayet getirdim diyor kendisinin bu konuda herhangi bir yetkisi olmadığı apaçık ortadadır.
Araf. 157. ayeti ise yukarda verilen ayetlerin devamı niteliğinde bir ayet olup, isa as ile helal kılınan bir kısım haramın muhammed as ile tamamen kaldırıldığı bilgisi verilmektedir. Bu konunun muhammed as ın vahiy harici haram ve helal kılma yetkisi gibi bir durum yoktur. Muhammed as a böyle bir yetki verildiği iddiası onu haram helal kılmada tek yetkili olan Allah cc nin yanına ayrı bir ilah konumuna getirmek anlamına gelir.
Bu iki ayet arasında şöyle bir bağ kurmak mümkündür ; al-i imran s. 81 de Allah cc nin vahyini insanlara iletmekle görevli olan her elçinin birbiri ile bayrak yarışı misali elindeki bayrağı önündeki elçiye devrettiği, öndeki elçininde arkadakini tasdikleyerek bu bayrağı taşıdığı şeklinde bir görsellikten yola çıkılarak, musa ve isa as lardan sonra gelen elçi muhammed as ın onları tasdik ettiği onlarında al-i imran s. 81. ayette belirtildiği gibi ona iman ve yardım ettikleri görülmektedir.
Musa ve isa asların sonra gelen elçi muhammed as a nasıl yardım ettikleri sorusu akla takılabilir, burada onların bu yardım vaadlerini kendilerine iman edenlerede tebliğ ettikleri , yani musa ve isa as iman ettiklerini iddia edenlerin bakara s. 146,enam s.20 ve saff 6. ayetlerinde bildirildiği gibi böyle bir elçinin bilgisine sahip oldukları anlatılmakta olup musa ve isa as ların haber verdikleri bu elçinin kendilerinin dahil olduğu zincirin son halkası olduğu bildirilmektedir.
Her iki ayette geçen "nebi ve resul" kelimeleri ayetlerin birbirleri ile bağını anlamamızı kolaylaştırmaktadır. "Allah'ın nebilerden söz alması" resul olarak gönderilmeden önce Allah' cc den mesajı almaları onların "nebi" vasfına sahip olmaları anlamına gelerek bu anlamda resul olarak görevlendirilen bütün şahısların "nebi" oldukları, yani haberi aldıkları kaynağın aynı olduğu,sonra bu haberi tebliğ ile görevlendirilmelerinin resul olmaları yani görevi aldıkları kaynağında aynı olmaları, son " nebi resul" olan muhammed as ın bu zinciri tamamlayan bir halka olduğunun bilgisinin verilmiş olması şeklinde bağını kurmak mümkündür.
Sonuç olarak, al-i imran s. 81 ve araf s. 157 ayetleri, önkabuller bir kenara atılarak kur'an bütünlüğünde okunacak olursa ayetlerin mesajını şöyle anlamak mümkündür , Allah cc nin göndermiş olduğu bütün "nebi resul" lerin aynı kaynaktan vahiy aldığı, aynı görevin devam ettiricileri olduğu, bu durumun muhammed as a kadar devam ettiği, kendilerini musa ve isa as aiman ettiklerini iddia edenlerinde bu elçiye uymak zorunda oldukları bu elçinin, yahudilerin daha önce yapmış oldukları zulümler nedeniyle ceza olarak kendilerine haram kılınan daha önce helal edilmiş şeylerin artık muhammed as a inen vahiy ile helal olduğu bilgisi verilmektedir.
EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.
Haram ve helal kılma yetkisinin sadece Allah a mahsus olduğunu gösterir bir ayet var mı ?
YanıtlaSilsayın yasin kardeşim "Haram ve helal kılma yetkisinin sadece Allah a mahsus olduğunu gösterir bir ayet var mı ?" diye sormuşsunuz bende size şunu sorayım " Allah cc nin dışında ilah olarak b aşka bir ilah olduğunu gösterir bir ayet varmı?"
Sil