7 Kasım 2015 Cumartesi

Bakara s.101-103. Ayetleri : Yahudilerin Algı Operasyonlari ve Günümüzdeki Uzantıları

Kur'an okumalarında yaptığımız eksik ve hatalı okumalardan bir tanesi , okuduğumuz ayetin sadece hitap ettiği belirli bir kesimi ilgilendirdiği , bize dönük herhangi bir mesajının olup olmadığı yönünde tefekkürde bulunmamaktır. Kur'anda "Ey İsrailoğulları" şeklinde başlayan hitapların, sadece hitap ettiği kesime yönelik olduğu düşüncesi ,bu eksik ve hatalı okumalardan bir tanesidir. 

Kur'anda İsrailoğulları ile ilgili ayetlere baktığımızda , onların içinden çıkmış olan bir "Samiri" karakteri , veya Medineli yahudilerin , Muhammed (a.s) a iman edilmemesi için yaptıkları sihir denen şeyin mahiyeti , o günlerde yapılan bu işlerin sadece o güne has değil, evrensel bir algı operasyonun ilk örnekleri olduğu düşüncesini kuvvetlendirmektedir. 

Kur'andaki "Sihir" kavramını , günümüz moda tabiri olan "Algı operasyonu" deyimi ile aynileştirmek mümkündür. Bu yöntem ile insanların bakış açıları farklı bir yöne çekilerek , istenilen amacın hasıl olmasına çalışılmaktadır.

Bakara s. 102. ayeti , üzerinde birbirinden farklı yorumlarda bulunulan bir ayet olarak karşımızda durmaktadır. Biz bu ayet hakkında daha önce "Bakara s. 102. Ayeti: Harut ve Marut" başlıklı bir yazıda düşüncelerimizi paylaşmaya çalışmıştık. Bu yazımızda ise , bu ayet üzerinden verilmek istenilen güncel mesajı , ve Kur'an ayetlerinin hitap ettiği kesimin sadece indiği zaman ve mekan ve kişiler ile sınırlı olmadığı düşüncemizi ,pratik bir okuma üzerinden göstermeye çalışacağız.


Kur'anın İsrailoğulları hakkındaki verdiği bilgiler , onların yaptıkları bazı yanlışların, biz müslümanlar tarafından tekrar edilmemesine yönelik mesajlar olarak okunmasının gerektiğini düşünerek , bu düşüncemizi, "Bakara s. 101-103 ayetlerinin güncel ve bize dönük nasıl bir mesajı olabilir?" sorusunun cevabını arayarak  ortaya koymaya çalışacağız. 

 [002.101]  Yanlarındakini doğrulayan bir Peygamber, Allah katından onlara gelince Kitap verilenlerden bir takımı, bilmiyorlarmış gibi, Allah'ın Kitabı'nı arkalarına attılar.
[002.102]  Ve onlar, Süleyman'ın mülkü (nübüvvet) aleyhinde şeytanların uyduklarına uydular. Süleyman ise küfretmedi; ancak şeytanlar küfretti. Onlar, insanlara sihiri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: «Biz, yalnızca bir fitne (denemeden geçiren kimse) yiz, sakın küfretme» demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa Allah'ın izni olmadıkça onunla hiç kimseye zarar veremezlerdi. Onlar ise, kendilerine zarar verecek ve yarar sağlamayacak şeyi öğreniyorlardı. Andolsun onlar, bunu satın alanın, ahiretten hiç bir payı olmadığını bildiler; kendi nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kadar kötü; bir bilselerdi.
[002.103] [I Eğer onlar inanmış ve sakınmış olsalardı; Allah katındaki sevab daha hayırlı olurdu. Keşke bilselerdi.

Ayetlere baktığımızda Medineli yahudilerin, kendisinden önce gelen kitap ve elçileri tasdik eden Muhammed (a.s) a inanmak yerine , Süleyman (a.s) ın öğretilerini takip ettiklerini iddia eden yahudilere uyarak Muhammed (a.s) a iman etmeyi red ettiklerini görmekteyiz. Medineli yahudilerin Süleyman (a.s) ın adını ve öğretilerini kullanarak , gönderilmiş bir elçiyi nasıl red ettirmeye çalıştıkları 102. ayet içinde okunmaktadır.

"Şeytan" olarak ifade edilen medineli yahudilerin, insanlara "Sihir" yani , "Aldatma ve hile yolu ile insanların dikkatlerini başka yöne çekerek göz boyamak" yolu ile Muhammed (a.s) a inanmaktan alıkoyduklarını görmekteyiz. Sihir için kullandıkları yöntem , Süleyman (a.s) ın mülkü yani risaleti ile ilgili bilgileri halka yem olarak kullanıp ve bu bilgileri kendi hevaları doğrultusunda sunarak , yani halkın gözünü boyayarak onları doğru yoldan saptırmaktadırlar. 

Yahudilerin , Süleyman (a.s) gibi bir elçinin söylemi üzerinden gittiklerini söyleyerek , onun gibi bir elçi olan Muhammed (a.s) ın red edilmesi için yaptıkları çalışmalar , onların algı operasyonu konusunda ne kadar mahir !! bir topluluk olduğunu göstermesi açısından ibrete şayandır.

Şeytani faaliyetleri anlamak için , "İnsanların seçimlerini etkilemek , ve onların kararlarını yönlendirmek" anlamında moda bir tabir olan, "Algı operasyonu" deyiminin , Medineli bazı şeytan yahudilerin , diğer yahudiler üzerinde nasıl bir yol izlediğini bize anlatan konumuz ile ilgili ayetleri dikkatli okumak gerekmektedir. 

Bu ayetleri günümüze taşıyacak olursak ;

Tarih boyunca , bazı insanların , bazı insanları kendi düşüncelerini kabul etmesi için , onlar tarafından kutsal bilinen bazı duyguları istismar ettiklerine şahid olmaktayız. Kutsal olarak bilinen duyguların başında "Din" gelmekte olup , bu duygular bir şekilde istismar edilerek , insanların aldatılması , ve inandırılması kolaylaştırılmıştır. 

Evrensel bir karakter olan, "Samiri" karakterinin anlatıldığı ayetlere baktığımızda , yapmış olduğu buzağının, gerçek ilah olduğunu halka inandırmak için "Resulun izi" ni kullandığını söylemektedir. Bu deyim , halka kendi düşüncesini empoze etmek için yanlışların içine bir avuç doğru katarak , yani "göz boyacılığı" yapmak sureti ile kandırmak anlamına gelmektedir.

Dini duyguların istismar edilerek , taraftar toplama geleneği dün olduğu gibi bu gün de devam etmektedir. İnsanların kendilerine tabi oldukları takdirde , bu tabiiyetin kendilerine dünya ve ahirette büyük faydalar sağlayacağı iddiası çağdaş şeytan ve samirilerin başta gelen söylemlerindendir. 

Kendilerini islami bir hizb'e mal ederek , "Mescidi Dırar" olarak tabir edebileceğimiz oluşumlar içinde olanların kullandıkları yöntemlerden bir tanesi , içinde bulundukları oluşumun en doğru oluşum olduğu , Allah (c.c) ve peygamberinin tavsiye ettiği bir yol olduğu gibi söylemlerdir. Bu söylemleri pekiştirmek için , Muhammed (a.s) adına yalan söylemekten , Kur'an ayetlerini kendi oluşumlarını meşrulaştırmak amacı ile hevalarınca te'vil etmekten geri durmamışlar ve hala durmamaktadırlar. 

Tabanlarını müslüman kesimin oluşturduğu bazı siyasi hiziplerde bu yöntemi kullanarak , partilerinin islama en yakın parti olduğu iddiasını dile getirmektedirler bu siyasi hiziplerde aynı algı operasyonu yöntemini kullanarak , mensubu oldukları siyasi hizb'in görüşlerinin en doğru yol olduğu , herkesin bu hizb'i desteklemesi gerektiği , bu gün müslüman olduğunu iddia edenlerin bu hizbi destekleyerek amaçlarına ulaşabilecekleri , desteklemeyenlerin islam dairesi dışına çıkacakları iddialarının dile getirilmesi , insanları etkilemenin en kolay yolunun din istismarından geçtiğini göstermektedir. 

 [003.014]  Kadınlara, oğullara, kantar kantar altın ve gümüşe, nişanlı atlar ve develere, ekinlere karşı aşırı sevgi beslemek insanlara güzel gösterilmiştir. Bunlar dünya hayatının nimetleridir, oysa gidilecek yerin güzeli Allah katındadır.

Dünya hayatının metaından olan iktidar , insana güzel gösterilen geçici zevklerin başında gelmektedir. Bu zevk uğruna binlerce yıldır nice kanlar dökülmüş , hala dökülmekte , ve dökülmeye devam edecektir. Yeryüzündeki iktidar sahiplerinden olan Firavun'un bu iktidarını ayakta tutmak için kullandığı güçlerden bir tanesi de "Sihir" dir . Sahip olduğu sihirbazlar ile halkın gözünün boyayarak , ne kadar güçlü olduğu algısını onlar sayesinde yaratan Firavun'un çağdaş örnekleri de onun yolunu izlemektedir.

Kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması , bu araçların fikirlerin yayılmasında kullanılmasını da beraberinde getirmiştir. Bu araçlar bir kısım insanın elinde  silaha dönüşerek , kimisinin iktidarını sağlamlaştırmak , kimisinin iktidarını yıkmak için kullanılmaktadır. Bu araçlar çağdaş firavunların elinde kendi iktidarlarını sağlamlaştırıcı , karşıt güçleri yıkmaya çalışan bir silah olarak, günümüzde dünyanın bir çok ülkesinde ve bizim ülkemizde kullanılmaktadır.

Gazete , dergi , tv gibi iletişim araçlarını elinde tutan belirli guruplar , sadece o kendi guruplarını halka güzel ve doğru göstermek , karşısındaki gurubu çirkin ve yanlış göstermek amacına yönelik yayınlar yaparak , halkın gözünü boyama yoluna gitmektedirler. 

Olaya siyasi guruplar açısından baktığımızda , bu guruplar kendilerinin besledikleri gazete , dergi , tv gibi kuruluşlar aracılığı ile , yaptıkları icraatları abartılı bir biçimde sunmakta, karşıt siyasi görüşün icraatlarını ise kötüleme yoluna gitmektedirler. Hiç bir siyasi gurup kendi gurubunun haricinde oaln bir partinin icraatı veya görüşü ile ilgili olarak olumlu bir tavır sergilememekte , "ne etsemde bunun bir yanlışını bulsam" mantığı içinde düşünmektedir. 

Halk ise yandaşı olduğu siyasi gurubun yayınlarını takip ederek , o doğrultuda düşünceler içine girmekte ve yanlışları bile doğru görmeye başlayarak , bu yanlışların ateşli bir taraftarı haline gelmektedir. 

Son yıllarda ülkemizde , "Algı operasyonu" , "Toplum mühendisliği" gibi deyimler sıkça duyulur olmuştur. Bu deyimler , Kur'an literatüründeki "Sihir" ve "Sihirbaz" terimlerinin günümüzdeki karşılıklarıdır. Her ideoloji , bünyesinde barındırdığı bazı imkanları kullanarak halk üzerinde zihin baskısı oluşturmakta , ve halkın kendi istedikleri biçimde düşünmelerini temin etmeye yönelik yayınlar ve çalışmalar yapmaktadırlar. 

Bu toplum mühendisleri , Medineli yahudilerin kullandıkları taktik olan halkın gözündeki doğruları kullanarak , o halkı kendilerinin istediği biçimde düşünmeye , konuşmaya , hareket etmeye yönelik çalışmalarda bulunmaktadırlar. 

İtalyan politikacı Makyavel'in ideoloji haline getirdiği , "Başarıya ulaşmak için her yol mübahtır" anlayışı , maalesef kendisini müslüman kimliği ile tanıtan kişi ve kuruluşlara da sirayet ederek , bu düşünce uygun ameller hiç çekinmeden uygulanmakta ahlaki ve dini ilkeler ayaklar altında  çiğnenmektedir. 

Ahlaken ve dinen yasak olan yalan söylemek sanki bir iman esası haline gelmiş , tv , gazete , dergi gibi yayın organlarında gerektiğinde "yalan haber" olarak nitelenen haberleri yaymaktan bile çekinilmez bir hale gelinmiştir.          

Bu tür ahlaksızlıkları kendilerini müslüman olarak tanıtan kişilerin yapmış olması işin ayrı bir boyutunu teşkil etmektedir. Özellikle son yıllarda ülkemizde iktidarda bulunan siyasi partinin islami bir söylem içinde olması , bu tür konularda daha hassas olunması gerektiğini düşündürmesine rağmen , islami hassasiyetleri olmayanları bile mumla aratacak kadar algı operasyonları , toplum mühendisliği yapılması geçici dünya hayatının metaının müslümanları ne kadar celbettiğini göstermektedir. 

Bu siyasi partinin , yıllarca aynı kulvarda yürüdüğü , devlet imkanlarından faydalandırmasına karşılık onların oy desteğinden faydalandığı bir başka islami gurup ile ters düşerek, onları vatan hainliği gibi suçlamalarda bulunması halk arasında kimin doğru , kimin yalan söylediğinin anlaşılmasını zorlaştırmaktadır. 

Bu siyasi partiyi destekleyen yayın organları , ile "Paralel yapı" olarak adlandırılan bu oluşumun yayın organları arasında aylardır süren algı operasyonları ile,  kendilerinin haklı , karşısındakinin haksız , ve hain olduğunu yaymaya çalışmaktadır. 

Bizler , "Ne olursa olsun elimizdeki gücü ve iktidarı kaybetmeyelim" mantığında değil ,  "Ne olursa olsun hak ve adaletten ayrılmayalım" düşüncesi içinde olmak zorundayız. Bizim inandığımız değerler içinde , "Ahirete iman"  esası önemli bir nokta olup , ahiret dediğimiz mekan ebedi olup , buradaki hayatımız , dünya hayatımızdaki yaptığımız amellere göre şekillenecektir.

Şayet bizler , ahiret merkezli bir hayatı terkederek , sadece dünya merkezli hayata yönelirsek , bizim islami hassasiyetleri olmayanlardan hiç bir farkımız kalmayacaktır. Bundan dolayıdır ki elimizde olan imkanlar ne kadar çekici olursa olsun , ahiret hayatı için satmaya asla değmezler. Hak ve adaletten ayrılmadan sürülen bir hayatın karşılığı , dünya hayatında fakirlik ve iktidarsızlık olsa bile , ahiret hayatında zenginlik ve rahatlık olarak karşılığı verilecektir.

Sonuç olarak ; Allah (c.c) nin kitabında belirli bir kesime hitab eden ayetlerin sadece o kesimi ilgilendirdiği, bize dönük herhangi bir mesajı olmadığı düşüncesi ile okunan ayetler , bizleri doğru bir düşünceye götürmeyecektir. "Okuduğumuz ayetlerin bize dönük nasıl bir mesajı olabilir" sorusununcevabını aramaya yönelik okumalar bizleri doğru bir düşünceye yönlendirecektir. 

Biz bu düşünce ile , Kur'anın İsrailoğulları ile ilgili anlatımlarının sadece onları alakadar etmediği , hatta onlardan daha fazla biz müslümanları alakadar ettiği düşüncesi içinde , İsrailoğulları ile ilgili anlatımların bize dönük mesajını okumaya çalışmaktayız. Bu yazımızda Bakara s. 101-103. ayetlerinde Medineli yahudilerin , Muhammed (a.s) ın risaletini red etmek için Süleyman (a.s) ın risaleti üzerinden "Sihir" , günümüz tabiri ile "Algı operasyonu" yaptıklarını görmekteyiz.
 
Dün Firavun ve Yahudiler tarafından yapılan , Kur'anın "Sihir" kelimesi ile anlattığı işler , bu gün dünyanın her tarafında "Algı operasyonu" veya "Toplum mühendisliği" deyimlerinin ifade ettiği şekilde kitleleri yönlendirmek amacı ile aynen devam ettirilmektedir. Bu tür yöntemlerin tercih edilme sebebi , geçici dünya menfaatleri kendilerine güzel gösterilen insanların , bu menfaatleri elde etmede herhangi bir sınır ve kural tanımamalarıdır. 

Bizler , "Müslüman" kimliğini taşıdığımızı iddia etmemiz hasebi ile , dünya ve ahiret dengesini, bize Allah (c.c) nin önerdiği kurallar dahilinde tutmamız gerekmektedir. Hem müslüman olduğunu iddia etmek , hem geçici dünya menfaatini elinde tutmak için hiç bir kural tanımamak , müslüman kimliğini taşıdığı iddia edenler büyük bir yanlıştır. Hak ve adaletten ayrılmadan sürülen bir hayatın bize olan getirisi , bizleri geçici dünya menfaatlerinden yoksun etse dahi , ebedi olan ahirette büyük bir getirisi olacaktır. Bizler üzerimizde yapılan algı operasyonlarına karşı uyanık olmak , ve kimse üzerinde böyle operasyonlar ile zihnini bulandırarak geçici zevkleri elde etmek için kullanmamak zorundayız. 

                               EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder