meleklerin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
meleklerin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Temmuz 2015 Çarşamba

Necm s. 26. Ayeti : Meleklerin Şefaati

Şefaat meselesi, İslam düşüncesi içinde en çok istismar edilen bir konu olup , rivayetlerin yönlendiriciliğinde Kur'anın anlaşılma(ma)ya çalışılmasına en güzel!! örneklerdendir. Rivayetlerin yönlendiriciliği sayesinde Kur'anın, "Müşrik İnancı" olarak beyan ettiği ve bütün Ayetlerinin yerleşik olan şefaat inancını yıkmaya yönelik olduğu bir konu, ne garip tir ki Müslümanların en baba inanç konularından biri haline getirilmiştir. 

Daha önceki yazılarımız da bu konu ile ilgili , "Şefaat Ayetlerini Birde bu Sıra İle Okuyalım" başlıklı yazımızda , şefaat konusu ile ilgili bütün Ayetleri ele almaya çalışarak , şefaat konusunun Kur'an bütünlüğünde nasıl anlaşılması gerektiğini ele almaya çalışmıştık , bu yazımızda sadece Necm s. 26. Ayetinde geçen Meleklerin şefaatinin nasıl olabileceği konusunda Kur'anda bir gezinti yapmaya çalışacağız. 

Ve kem min melekin fîs semâvâti lâ tugnî şefâatuhum şey’en illâ min ba’di en ye’zenallâhu limen yeşâu ve yerdâ.

 [053.026]  Göklerde nice melek vardır ki; Allah, dileyeceği ve razı olacağı kimseler için izin vermedikçe onların şefaatı hiç bir şeye yaramaz.

Şefaatçi olmanın anlamını  , "Birlikte olmak" şeklinde kısaca izah ettikten sonra , Meleklerin kimlerle ve hangi şartlarda birlikte olacaklarını , diğer Ayetlerden öğrenebiliriz. 

Ayetten anlaşılacağı üzere Meleklerin şefaatinin gerçekleşmesi için, öncelikle o şefaati hak etmek gerekmektedir. Meleklerin şefaatini Dünya ve Ahirette olmak üzere değerlendirmek mümkündür. 

 [016.030-32]  Sakınan kimselere: «Rabbiniz ne indirdi?» denince, «İyilik» derler. Bu dünyada iyi davrananlara iyilik vardır. Ahiret yurdu ise daha iyidir. Sakınanların yurdu ne güzeldir!İçlerinden ırmaklar akan Adn cennetlerine girerler. Orada, diledikleri kendilerine verilir. Allah sakınanları böylece mükafatlandırır. Melekler onların canını temizlenmiş olarak alırken: «Selam size; yaptıklarınıza karşılık haydi cennete girin» derler.

 [033.043] Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen O'dur. Melekleri de size istiğfar eder. Allah, müminlere karşı çok merhametlidir.

 [041.030-31]  Şüphesiz, Rabbimiz Allah'tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: Korkmayın, üzülmeyin, size vâad olunan cennetle sevinin! derler. «Biz dünya hayatında da ve ahirette de sizin dostlarınız ve sizin için orada nefislerinizin hoşlandığı her şey vardır ve sizin için orada ne isterseniz vardır.

Meleklerin şefaatinin nasıllığı konusunda yukarıda meallerini verdiğimiz Fussilet s. 30. ve 31. Ayetleri anahtar konumundadır. Ayetlerden anlaşılacağı üzere Melekler'in , Dünya ve Ahirette yardımı söz konusudur. 

Ayet , Meleklerin yardımının Dünya hayatı bölümünde hak edilmesinin "Rab" olarak sadece Allah (c.c) nin kabul edilmesi ve bu yönde bir hayat sürülmesi şartına bağlamaktadır. Dün ya hayatında doğru bir hayata sürenler aynı şekilde Ahirette'de Meleklerin yardımına hak kazanmaktadırlar.

Meleklerin Dünya hayatı içinde olan yardımı, Allah (c.c) nin Arz üzerinde cari olan yasalarından yani "Sünnetullah" olup hak etmeye bağlı olarak her zaman işleyecektir. Bu gün eğer bu yasa işlemiyor ise sebebi, "Rab" ve "İlah" olarak sadece Allah (c.c) nin hakim olacağı bir sistem için çalışılmamasıdır. 

"Meleklerin yardımı" nın Dünya hayatı içinde yardımının nasıllığı meselesi, İslam düşüncesinde yanlış anlaşılan bir meselelerden olup rivayet kaynaklarında Bedir'de , Meleklerin bilfiil savaşa katıldıklarından bahsedilmektedir. Melekler ile yardım'dan kasıt ,Allah (c.c) nin yardımı hak eden kullarına bu yardımı somutlaştırarak onlara olan desteğini belirtmesi olarak anlamanın daha doğru bir yaklaşım olacağını düşünmekteyiz. 

Kur'anda bu yardımın nasıllığı ile ilgili Ayetleri gördüğümüz zaman ne demek istediğimiz daha doğru anlaşılacaktır. 

[003.123-126]  Andolsun, siz güçsüz iken Allah size Bedir'de yardımıyla zafer verdi. Şu halde Allah'tan korkup-sakının, O'na şükredebilesiniz. O zaman sen, müminlere şöyle diyordun: İndirilen üç bin melekle Rabbinizin sizi takviye etmesi, sizin için yeterli değil midir?Evet, siz sabır gösterir ve Allah'tan sakınırsanız, onlar (düşmanlarınız) hemen şu anda üzerinize gelseler, Rabbiniz, nişanlı beş bin melekle sizi takviye eder.Allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bu sayede rahatlasın diye yaptı. Zafer, yalnızca mutlak güç ve hikmet sahibi Allah katındandır.

[009.025-26]  And olsun ki Allah size birçok yerlerde, ve çokluğunuzun sizi böbürlendirdiği fakat bir faydası da olmadığı, yeryüzünün geniş olmasına rağmen size dar gelip de bozularak arkanıza döndüğünüz Huneyn gününde yardım etmişti.Sonra Allah, Resulünün üzerine ve mü'minlerin üzerine sekînetini indirdi ve görmediğiniz ordular indirdi de kendisini tanımıyanları azaba uğrattı, ve bu işte kâfirlerin cezası

[009.040] Eğer siz ona yardım etmezseniz; doğrusu Allah, ona yardım etmişti. Hani kafirler onu çıkarmışlardı da, o ikinin ikinicisiydi. Hani onlar mağarada idiler ve hani o, arkadaşına; üzülme, Allah bizimledir, diyordu. Bunun üzerine Allah, ona sekinetini indirmişti, onu sizin görmediğiniz ordularla desteklemişti. Ve küfretmiş olanların sözünü alçaltmıştı. Allah'ın kelimesi ise en yüce olandır. Allah; Aziz'dir, Hakim'dir.

[033.009]  Ey inananlar! Allah'ın size olan nimetini anın; üzerinize ordular gelmişti. Biz de onların üzerine rüzgar ve göremediğiniz ordular göndermiştik. Allah, yaptıklarınızı görüyordu.

Verdiğimiz örnek Ayet meallerinde "Meleklerin Yardımı" nda öne çıkan nokta hakediş neticesindedir. Allah (c.c) koymuş olduğu yasa da yardım kuralını çalışmaya bağlamıştır. Bu çalışmanın kimin tarafından yapıldığı önemli değildir . Bedir'de çalışan gayret eden Müslümanlar yardımı hak ederek Müşrik ordusuna galip gelmişler , Uhud'da bu durum tersine dönmüş ,Çalışan gayret eden Müşrikler  Müslüman ordusuna karşı galip gelmişlerdir. 

"Rabbimiz Allah'tır" sözünün gereği çerçevesinde bir hayat süren İman edenler, bu hayatlarının karşılığını, hem Dünya'da hem Ahiret'te karşılıklarını alırlarken , bu sözün tersine  bir hayat sürerek başka Rab'ler ittihaz edenler bu hayatlarının karşılığını sadece Dünya'da alacaklar , Ahirette ise elleri boş kalacaktır. 

Dünya hayatında çalışarak ve gayret ederek Meleklerin şefaatini hak eden İman edenler , Fussilet s. 31. de gördüğümüz üzere Ahiret hayatın da Meleklerin şefaatini hak etmektedirler. Bu şefaati Rad ve Zümer surelerinde  şmyle görmekteyiz. 

[013.022]  Ve onlar ki; Rabblarının rızasını dileyerek sabrederler, salatı ayakta tutarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan, gizlice ve açıkça infak ederler. Kötülüğü iyilik yaparak ortadan kaldırırlar. İşte onlara bu dünyanın karşılığı;Adn cennetlerine girecekler, atalarından, eşlerinden ve zürriyetlerinden salih olanlarla birlikte olacaklar. Melekler de her kapıdan yanlarına girip şöyle diyecekler: sabrettiğinizden dolayı üzerinize selâm olsun. Artık ne güzel yurdun akıbeti.

[039.073] Rablerine karşı gelmekten sakınanlar, bölük bölük cennete götürülürler. Oraya varıp da kapıları açıldığında, bekçileri onlara: «Selam size, hoş geldiniz! Temelli olarak buraya girin» derler.

Sonuç olarak; Rivayetlerin gölgesi altında anlaşılmaya çalışılan bir konu olan şefaat konusunun Necm s. 26. Ayetinde gördüğümüz şekli olan "Meleklerin Şefaati" nin , Cehenneme girmeyi hak etmiş olan birisi için Meleklerin araya girerek onun Cehennemden kurtulması şeklinde bir aracılık ile uzaktan yakından alakası olmadığını gördük. Allah (c.c) nin kullarına Dünya hayatında olan yardımının somutlaştırılmış şekli olan Meleklerin yardımına mazhar olmanın şartı , Arz üzerinde cari olan yasaların yani Sünnetullah'ın işleyiş kurallarına tabi olmaktan geçtiğini biz Müslümanların öğrenmediği müddetçe , her zulme uğradığımızda ellerimiz havaya açıp "Allahım kafirlerin üzerine ebabil gönder" şeklindeki dualarımız maalesef karşılık görmeyecektir. 

                                       EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.

13 Temmuz 2014 Pazar

Enfal s. 12. Ayeti ve Meleklerin Yardımının Nasıllığı

Kur'an yaşanmışlık içinden canlı örnekler sunarak, aynı olaylar başımıza geldiği zaman nasıl davranmamız gerektiği konusunda bizlere hatırlatmalar içeren bir kitaptır. Bakara s. 251 , hacc s. 40. ayetlerine baktığımız zaman "Allah'ın bir kısım insanı diğer insanların eliyle defetmesi" şeklinde bir sünnet koyduğunu görmekteyiz. Bu sünnet zulme uğrayan insanların , bu zulümden kurtulmak için zalimlere güç ile karşı koyması şeklinde yerine gelmektedir. Allah cc nin gücü ve kudreti zalimlerin topunu anında helak etmeye elbette yeter ama yine koymuş olduğu sünnet gereği belirli bir günün vaktine kadar ertelemesi bizlerin o zalimlerin yaptıkları zulmün o zamana kadar ertelememiz anlamına gelmemelidir,aksi takdirde o zalimler meydanı boş bularak bizleri ortadan kaldırmak için ellerinden geleni arkalarına koymayacaklardır, yaşadığımız günlerde olan olaylar bunun en bariz örneğidir.

Bedir ve uhud harbi tarihimizde önemli harplerden ikisi olup bu savaşlar öncesi ve sonrası durum değerlendirmeleri sayılabilecek ayetler al-i imran ve enfal surelerinde mevcuttur. Bu savaşlar ile ilgili anlatılan ayetler bizler için birer örneklik olup , aynı hal ile hallendiğimiz zaman nasıl davranmamız gerektiğini anlatmaktadır. Bu savaşlar ile  ilgili yaklaşımlara baktığımız zaman şahsi kahramanlıkların öne çıkarılıp birer masal mesabesine indirgendiği ve gelecek için herhangi bir örnekliği olup olmadığı akla bile getirilmediği görülecektir.

Bedir ve uhud harbi , kurala bağlanmış olan Allah cc nin yardımının nasıl tezahür edeceğinin gerçek hayat içinde yaşanmış canlı birer örnekleridir. Bedir de galibiyet için gerekli olan kurallara riayet eden taraf müslümanlar , uhud da galibiyet için gerekli olan şartlara riayet eden müşriklerdir. Allah cc nin cari olan sünneti oyunu kuralına göre oynayan üzerinde gerçekleşmiştir.

Zalimlerden kurtulmak için onlara aynı güç ile mukabele emri yine bizlere rabbimizin emri olup(enfal s. 60) bunun dışında bir yol bizleri galibiyete taşımayacaktır. Bedir harbi ile ilgili ayetlere baktığımız zaman meleklerin yardımı ile ilgili ayetlerin tefsirlerinde gelen meleklerin resmen savaştıkları şeklinde yaklaşımlar görmekle birlikte , bu yaklaşımları kabul etmeyenleri de görmekteyiz. 

Meleklerin resmen savaşa dahil olarak müşrik ordusunu yenmiş olması düşüncesi biraz daha ağır basarak kabul görmüş , hala böyle melekler beklenerek düşmanlarımızı yerle bir etmesi beklenir olmuştur. Çanakkale , kıbrıs gibi harplerde bırakın melekleri , evliya adı verilen kişilerin , urfadaki balıkların bile savaştıkları efsaneleri hatırlanacak olursa hali pür melalimiz ortaya çıkacaktır.

[008.009]  Rabbinizin yardımına sığınıyordunuz. O, «Ben size, birbiri peşinden bin melekle yardım ederim» diye cevap vermişti.
[008.010]  Allah bunu ancak bir müjde olması ve kalblerinizin yatışması için yapmıştı. Yardım ancak Allah katındandır. Doğrusu Allah güçlüdür, hakimdir.
[008.011]  O zaman size -tarafından bir güven olmak üzere- bir uyku sardırıyordu ve üzerinize gökten su indiriyordu ki, bununla sizi temizlesin, şeytanın murdarlığını sizden gidersin, kalplerinize güç versin ve bununla ayaklarınızı sağlamlaştırsın! Allah
[008.012]  Rabbin meleklere, «Ben sizinleyim, inananları destekleyin» diye vahyetti. «Ben inkar edenlerin kalblerine korku salacağım, artık vurun onların boyunları üstüne, vurun her parmağına» dedi.

Enfal s. 12. ayetini tek olarak okuduğumuz zaman meleklerin resmen savaşa dahil oldukları gibi bir anlayış hasıl olmaktadır , ancak olaya bütünlük içinde baktığımız zaman meleklerin inerek savaşa dahil olmaları mümkün görülmemekte , aksine mü'minlerin gayreti ile bu savaşta galibiyetin geleceği anlaşılmaktadır.

Al-i imran s. 124-125-126. ayetlerinde uhud harbi ile ilgili olarak melekler ile yardım vaadi görülmektedir , ancak uhud harbi bilindiği gibi yenilgi ile sonuçlanmıştır. Bedir de melekler ile yardım edilipte uhud da melekler ile yardım edilmemesini nasıl izah edebiliriz?. İzahı zor değildir , kur'an geneline bakıp Allah cc nin yardımının nasıl yerine geldiğini görebilirsek bunu da bu şekilde izah edip, meleklerin elinde kılıç ile değil insanların gayreti ile olduğu görülecektir. 

 Enfal s. 11. ayetine baktığımız zaman , gökten su indirilerek mü'minlerin temizlenmesi , şeytanın murdarlığının giderilmesi anlatılmaktadır, bunun ne anlama gelebileceğini anladıktan sonra 12. ayetin anlaşılması kolaylaşacaktır. Coğrafi yapı itibarı ile sıcak bir iklime sahip olan bölgede insanların en büyük ihtiyacı su dur. Allah cc gökten yağmur şeklinde su indirerek müslüman ordusunu bedenen güçlendirmiş , yağmurun havayı serinletmiş olması ve sıcak iklimin insana verdiği rehaveti ortadan kaldırması müslüman ordusu için büyük avantaj olmuş , böyle bir yardımın tesadüfi olmadığını Allah cc den istedikleri yardımın karşılığı olduğunu anlayan müslümanlar düşman ordusuna canla başla saldırmışlar ve sonucunda galip gelmişlerdir. 

Yağan yağmurun müslüman ordusu üzerindeki olumlu etkisi "şeytanın murdarlığını sizden gidersin" şeklinde bir cümle ile ifade edilerek, kötülüğün simgesi olarak kur'anda gördüğümüz şeytanın etkisinin orduya rehavet ,üşengeçlik , bıkkınlık gibi etkilerden yağan yağmur ile kurtulmaları , o yağmurun orduya çeviklik ve dinamiklik kazandırdığı anlatılır.

Kur'an Allah cc nin bir çok ayette vermiş olduğu yardım vaadinin sadece iddia sadedinde değil , ispatlı olarak hak edenlerin üzerine indirildiğini anlatmak için melekler şeklinde bir ifade kullanır. Bedir günü yağan yağmur , galibiyeti arzu eden tarafın bu arzuları rablerine bildirmelerinin karşılığı olarak yardım isteklerinin karşılığı olarak yağmış , ve bu yağmuru avantaja dönüştüren ordu büyük bir moral desteği kazanmış , düşman ordusuna galebe çalmıştır.

Bedirdeki müslüman ordusu , Allah melek indireceğim sözü verdi hani melekler biz yağmuru ne edelim" diyerek gökten kendileri yerine savaşacak bir ordu asla beklememiş olmaları bizlere örnek olmamış , merhum Akif'in deyimiyle " çekip kumandası altında ordu ordu melek , senin hesabına küffarı haksar edecek" beklentisi içine düşer olmuşuz.  

Kur'anın bir hayat rehberi , yaşanmış olayları anlatmasındaki amacın sonrakilere ibret olması gibi bir okuma metodu ile değil masal kitabı okur gibi okumamız sonucu , kişisel kahramanlıklar öne geçmiş , hz alinin cenkleri , kesikbaş hikayeleri ümmeti uyuşturarak böyle efsanevi kahramanlar beklenir olmuş gelmeyincede, "gelene kadar bekleriz" acziyetine düşülmüş ve bu bekleyiş kıyamete kadar sürse de asla gerçekleşmeyecektir. 

Yukardaki ayetler bedir harbi sonrası inmiş olup ,savaş sonrası durum değerlendirmesi olarak okunabilecek ayetlerdir. Allah cc nin meleklere vahyederek "ben sizinleyim inananları destekleyin" şeklindeki emrini hiçbir sahabe "acaba melekler inip bizim yanımızdamı savaştı" diye sormamıştır, savaş öncesi inen yağmur Allah cc nin yardımı olarak görülmüş ve bu yağmurun kendilerine büyük bir avantaj olduğunu iyi anlayarak bu avantajı kullanmışlardır. 

Allah cc nin melek olarak vasfettiği şey müslümanlar üzerine yağan yağmur olup bu yağmurun üzerlerindeki etkisi ile daha dinç hale gelen müslümanlar kafirlerin boyunlarına ve parmak uçlarına vurarak onları mağlub etmişlerdir. Savaş sonrası inen ayetler bu yağmurun yardımın bir karşılığı olduğunu anlatmaktadır, gelelim bugüne;

Allah cc nin , insanların bir kısmını diğer bir kısmı ile defetme sünneti kıyamete kadar baki kalacak bir sünnettir ve bu sünnet bizlerin bu günkü zulum ve baskılardan kurtulmamız içinde geçerlidir. Allah cc hiç bir zaman savaşmak için kendi ordusunu göndermeyeceğine göre bizler zulüm ve baskıdan kurtulmak için onun tarafından koyulmuş olan kurallara uyarak düşman ordusuna galebe çalmamız gerekmektedir. Düşmanın tankına , topuna , uçağına karşı sadece iman gücü ile savaşmak maalesef para etmeyip bunun örneklerini acı bir şekilde yaşamaktayız.

Sonuç olarak ; enfal s. 12. ayetinin başta rivayetler kanalı ile yanlış anlaşılmasının arkasından rehavete düşen islam dünyası , israiloğullarından örnek alarak kendi yerlerine Allah cc nin gökten melekler indirmesi beklemeye devam etmektedirler. Aynı israiloğullarını bugün örnek almanın daha doğru olduğunu düşünerek, onların müslümanlara galebe çalmak için Allah cc nin savaşmasını beklemeyerek güçlü savaş araçları ile bu işi yapmaları, bugün bize örnek olması gerekirken Musa as a yaptıklarını bugün bizlerin yapar olması onların bu hareketleri karşısında başlarına gelenlerden ibret aldırmamaktadır. Allah cc ne bedir ve uhud ne başka bir yerde melek indirip savaştırmamış , savaşı yarattığı insanlar üzerine farz kılmıştır. İnsanlık içinde bulunduğu fesad ve zulümden kurtulmak için zalimlere baş kaldırıp güç ile savaşmadıkları müddetçe hiç bir zaman kurtuluşun gelmeyeceği bilinmelidir. 

                                 EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.

16 Nisan 2014 Çarşamba

Hacc s. 75. Ayeti ve Meleklerin Elçiliği

Allah cc bizlere hacc s. 75. ayetinde şöyle bir haber vermektedir.  

" Allah meleklerden de elçiler seçer, insanlardan da. Şüphesiz Allah işitendir, görendir.

Melek kelimesi; e-le-ke kökünden türeme bir kelime olup , türediği kelimeler "elçilik" , "kudret" gibi anlamlara gelir, dolayısı ile bu kelime elçi, güçlü, kuvvetli idare eden anlamlarına gelir. Allah cc  kendisini kitabında bizlere ,benzeterek anlatma(müteşabih) metoduna uygun olarak hükümdar biçiminde anlatır. Bu anlatımla insanlar dünya hayatında şahid olduğu güçlü kuvvetli mülk sahibi emrine itaat edilmesi gereken bir hükümdar tasvirini kafalarında canlandırarak Allah cc nin kendilerinin ilahı,mülkün yegane sahibi itaat edilmesi gereken yegane varlık olduğunun bilincine varırlar.  

Hükümdar benzetmesine uygun olarak, bir hükümdarın mesajını bir başkasına ulaştıran elçilerininde olduğu herkesin malumudur. Allah cc de hacc s. 75. ayetinde bu gerçeği vurgulamıştır. Meleklerden seçilen elçilerin işlevleri kur'anın değişik ayetlerinde bizlere anlatılmış olup bu yazımızın amacı o ayetleri toplama gayretidir.Melekler yaratılmış varlıklar olması ile Allah cc nin kulları olup fiziki yapıları hakkında bilgimiz yoktur, fatır s. 1. ayetinde onların kanatlarından bahsedilmesi onların fiziki olarak kanatlı olması olarak anlaşılması doğru bir yaklaşım sayılmaz, kur'anın benzeterek anlatma metoduna uygun olarak onlarında kanatlı olması teşbihi bir anlatım olup bu konuyu ayrı bir yazımızda ele almaya çalıştık.   

Meleklerin insan elçilere vahyi nasıl ilka ettiği sadece o elçinin şahid olduğu bir durumdur, insanların vefat ettirilmesi ile görevli elçilerin o görevi nasıl yapmış olduğu yine bize gayb olan bir durum olup ilgili anlatımlar geride kalanlara yani ölüm adaylarına bir mesaj içermesi şeklinde bir düşünce ile okunması gerekir, aksi takdirde insanları vefat ettiren meleklerin ölüm anındaki konuşmalarını hakiki bir anlamda anlamak yine cevabı verilemeyecek sorular doğurur.  

Aynı şekilde amellerimizi yazan meleklerin bu amelleri yazma keyfiyeti bizim için gayb olup, bizim bu yazma işinden anlamamız gereken yaptıklarımızın en küçük bir şey olsa dahi kayıt altına alındığından haberdar olmamızdır.

İnsanlardan seçilen elçiler, Allah cc nin emir ve yasaklarını vahiy ile alıp diğer insanlara ileten kişiler olduğu kur'anın birçok ayetinde anlatılmaktadır, meleklerin elçiliği ile ilgili olan ayetler bu yazımızın konusu olup onların bu elçiliklerini kur'anda 3 şekilde görmekteyiz , 1- beşer elçilere vahyi iletmek , 2- ölüm zamanı gelenleri vefat ettirmek , 3- insanların dünyada yapmakta oldukları amelleri yazmak. Elçilerin bu görevlerini nasıl yerine getirdiği keyfiyeti bizlerce gayb konusu olup onlarla ilgili kur'an ayetlerinin verdiği bilgiyi paylaşarak meleklerden elçiler seçilmesinin kur'an ayetlerinde nasıl anlatılmış olduğunu göreceğiz. 

1- Beşer elçilere vahyi getirmeleri şeklindeki elçiliklerinin sıralandığı ayetlerin mealleri şu şekildedir. 

[042.051]  Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur, yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder. O yücedir, hakîmdir.
[002.097]  De ki: «Her kim Cibrîl'e düşman olmuş ise .» Çünkü Kur'an'ı önündeki kitapları musaddık ve mü'minler için bir hidâyet ve bir beşaret olmak üzere Allah Teâlâ'nın izniyle senin kalbin üzerine indiren, şüphe yok ki O'dur.
[016.102]  De ki: «İnananları sağlamlaştırmak ve müslümanlara yol gösterici ve müjde olmak üzere onu (Kur'an'ı) Ruh'ül Kudüs, Rabbinden hak gereğince indirdi.»
[016.002]  Kendi emrinden ruh (vahiy) ile melekleri, kullarından dilediği peygamberlere indirip şu gerçeği insanlara bildirin, buyuruyor: Benden başka hiçbir ilâh yoktur. Ancak benden korkun.
[026.193-5]  Onu Rûhu’l-emin, uyaran nebîlerden olman için, senin kalbine açık ve vazıh bir Arapça ile indirmiştir.
[035.001] Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler kılan Allah'a mahsustur. Yaratmada dilediğini artırır. Doğrusu Allah, her şeye Kadir olandır.
[019.017-18-19]  Onların öte yanlarında (kendisine) bir perde edinmişti. Artık Biz de ona ruhumuzu (Cibrîl-i Emîn) gönderdik de onun için tam bir beşer sûretinde görünüvermişti.Demişti ki: «Gerçekten ben, senden Rahman (olan Allah) a sığınırım. Eğer takva sahibiysen (bana yaklaşma) .»«Ben temiz bir oğlan bağışlamak için Rabbinin sana gönderdiği elçiden başkası değilim» dedi.
[053.005]  Onu müthiş kuvvetli olan öğretti.
[081.019-21]  Bu Kuran, arşın sahibi katında değerli, güçlü, sözü dinlenen ve güvenilen şerefli bir elçinin getirdiği sözdür.
[080.011-16] Hayır, hayır, sakın! Çünkü o (Kur'an) bir öğüttür.Dileyen onu düşünüp öğüt alır.Değerli sayfalarda,Yüceltilmiş ve temizlenmiştir. saygıdeğer elçilerin eliyle Değerli, iyi yazıcıların.[056.077-80]  O, elbette şerefli bir Kur'ân'dır.Korunmuş bir kitabdadır.Ona arınmış olanlardan başkası dokunamaz.O, âlemlerin Rabbinden indirilmiştir.
[011.069-76]  And olsun ki, elçilerimiz müjde ile İbrahim'e geldiler. «Selam sana» dediler, «Size de selam» dedi, hemen kızartılmış bir buzağı getirdi.Ona ellerini uzatmadıklarını görünce kendilerini yadırgadı ve içinde onlara karşı bir korku duydu. Onlar: «Korkma, zira biz Lut kavmine gönderildik!» dediler. Bu arada, İbrahim'in ayakta duran karısı gülünce, «Ona İshak'ı ardından Yakub'u müjdeleriz» dediler.«Vay başıma gelenler! Ben bir kocakarı, kocam da ihtiyar olmuşken nasıl doğurabilirim? Doğrusu bu şaşılacak bir şey» dedi.(Melekler) dediler ki: Allah'ın emrine şaşıyor musun? Ey ev halkı! Allah'ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizdedir. Şüphesiz ki O, övülmeye lâyıktır, iyiliği boldur.İbrahim'den korku gidip kendisine müjde gelince, Lût kavmi hakkında (adeta) bizimle mücadeleye başladı.Doğrusu İbrahim çok içli, yumuşak huylu ve kendini Allah'a vermiş bir kimse idi.Ey İbrahim; bundan vazgeç, zira Rabbının fermanı gelmiştir. Onlara muhakkak geri çevirilmeyecek bir azab gelmektedir.
[011.077-81]  Elçilerimiz Lût'a gelince, (Lût) onların yüzünden üzüldü ve onlardan dolayı içi daraldı da «Bu, çetin bir gündür» dedi. Daha önceleri çirkin işler yapmış olan kavmi harıl harıl koşup geldiler. Lut onlara: «Ey kavmim! İşte size kızlarım, onlar sizin için daha temizdirler. Gelin Allah'tan korkun, beni misafirlerime rezil rüsvay etmeyin. İçinizde hiç aklı başında bir adam yok mu?» dedi.«And olsun ki, senin kızlarınla bir işimiz olmadığını biliyorsun; doğrusu, ne istediğimizin farkındasın» dediler.«Keşke size yetecek bir kuvvetim olsa veya sağlam bir yere sığınsam» dedi.«Ey Lut! Biz Rabbinin elçileriyiz, onlar sana ilişemiyecekler; geceleyin bir ara, ailenle beraber yola çık; karının dışında kimse geri kalmasın. Doğrusu onların başına gelen onun başına da gelecektir. Vadeleri gün doğana kadardır. Gün doğması yakın değil mi?» dediler.
[015.051-60]  Hem onlara İbrahim'in konuklarından haber ver.Onun yanına girdikleri zaman, «selam» dediler. (İbrahim:) Biz sizden çekiniyoruz, dedi.Dediler ki: Korkma; biz sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz.(İbrahim:) Bana ihtiyarlık çökmesine rağmen beni müjdeliyor musunuz? Beni ne ile müjdeliyorsunuz? dedi.Onlar dediler ki «Sana bu müjdeyi gerçeğe dayanarak veriyoruz, sakın umutsuzlardan olma.(İbrahim:) dedi ki: Rabbinin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?«Ey elçiler! (Başka) ne işiniz var?» dedi.Dediler ki: Biz, günahkar bir kavme gönderildik.«Ancak Lût ailesi hariç. Onların hepsini kurtaracağız.» Yalnız Lût'un karısı müstesnâ, çünkü onun helak edilenlerle birlikte yok edilmesini takdir ettik.
[003.039-41]  Mabedde namaz kılarken melekler ona seslendiler: «Allah sana Allah'ın emriyle (vücud bulan İsa'yı) tasdik eden, efendi, iffetli, iyilerden bir peygamber olarak Yahya'yı müjdeler». «Ey Rabbim, benim nasıl oğlum olabilir? Bana ihtiyarlık gelip çattı, karım ise kısırdır.» dedi. Allah: «Öyledir, fakat Allah dilediğini yapar.» buyurdu.«Rabbim bana bir alamet ver!» dedi. Allah: «Alametin insanlarla üç gün yalnızca işaretten başka türlü konuşamamandır. Bununla birlikte Rabbini çok an ve akşam-sabah tesbih et!» buyurdu.
[003.042]  Melekler şöyle demişti: «Ey Meryem! Allah seni seçip temizledi. Dünyaların kadınlarından seni üstün tuttu.»«Ey Meryem! Rabbine gönülden boyun eğ, secde et, rüku edenlerle birlikte rüku et.»
[003.045-48]  Melekler demişti ki: «Ey Meryem! Allah sana, Kendinden bir sözü, adı Meryem oğlu İsa olan Mesihi, dünya ve ahirette şerefli ve Allah'a yakın kılınanlardan olarak müjdeler».«İnsanlarla, beşikte iken de, yetişkin iken de konuşacaktır ve o, iyilerdendir». Meryem: «Rabbim! Bana bir insan dokunmamışken nasıl çocuğum olabilir?» demişti. Melekler şöyle dediler: «Allah dilediğini böylece yaratır. Bir işin olmasını dilerse ona ol der ve olur». O'na kitabı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek.
[015.061-74]  Elçiler Lut ailesine varınca; Dedi ki: «Sizler gerçekten tanınmamış bir topluluksunuz.»
Elçiler dediler ki: «Bilakis biz sana onların şüphe ettiği azabı getirdik.»Sana gerçeği getirdik; biz, hakikaten doğru söyleyenleriz.Gecenin bir bölümünde aile fertlerini yola çıkar, sen de arkalarından yürü. Sizden hiç kimse, sakın dönüp de ardına bakmasın, istenen yere gidin.»Böylece Lut'a bunların sonlarının kesilmiş olarak sabahlıyacaklarını bildirdik.Ve şehir ahalisi birbirini müjdeliyerek geldiler. Dedi ki: «Şüphe yok, onlar benim misafirlerimdir. Artık beni rüsvay etmeyin. Ve Allah'tan korkun ve beni utandırmayın.»«Biz sana kimseyi misafir kabul etmeyi yasak etmemiş miydik?» dediler.
Lut: «Alacaksanız, işte benim kızlarım» dedi. Ömrüne andolsun ki, şüphe yok, onlar kendi sarhoşlukları içinde şaşırıp durur kimseler idi.Tanyeri ağarırken, çığlık onları yakalayıverdi .
Memleketlerini alt üst ettik, üzerlerine sert taş yağdırdık.
[029.031-34]  Elçilerimiz İbrahim'e müjde ile geldiklerinde: «Biz şu kent halkını yok edeceğiz, çünkü oranın halkı zalim kimselerdir» dediler. İbrahim: «Ama Lut oradadır» dedi, elçiler: «Biz orada olanları daha iyi biliriz; onu ve geride kalanlardan olacak karısı dışında ailesini kurtaracağız» dediler.
Elçilerimiz Lut'a gelince, onlar hakkında tasalandı. Ve onlar(ı düşünmesi) sebebiyle takatten düştü. O'na: «Korkma, tasalanma! Çünkü biz seni de, aileni de kurtaracağız. Yalnız (azabda) kalacaklar arasında bulunan karın müstesna» dediler. «Biz, şüphesiz, bu memleket halkının üzerine, yoldan çıkmalarına karşılık gökten (feci) bir azap indireceğiz.»
[051.024-37]  İbrahim'in ikram edilmiş konuklarının haberi sana geldi mi?Yanına girdikleri vakit: «Selam!» dediler. O da: «Selam! Görülmedik bir topluluk» dedi.Onlara yemek getirmek için gizlice ailesinin yanına geçti ve semiz bir dana kebabı getirdi. Önlerine koyup «buyurmaz mısınız?» diye ikram etti. (Yemediklerini görünce) onlardan endişeye düştü; «Korkma» dediler ve ona bilgin bir oğul sahibi olacağını müjdelediler.Bunun üzerine karısı hayretle seslenerek geldi, elleriyle yüzünü kapayarak: «kısır bir kocakarı!» dedi.«Öyle, Rabbin buyurdu. Şüphesiz hikmet sahibi O, herşeyi bilen O.» dediler. İbrahim: «Ey Elçiler! Göreviniz nedir?» dedi. Dediler ki: «Biz suçlu bir kavme gönderildik.»Ki; üzerlerine çamurdan taşlar yağdıralım. Rabbının nezdinde damgalanmışlar müsrifler için. Bunun üzerine orada bulunan müminleri çıkardık.Fakat bir haneden başka orada Müsliman da bulmadık. Can yakıcı azabdan korkanlar için, o beldede bir işaret, bir kalıntı bıraktık.

2- İnsanları vefat ettirmek ile görevli olan elçiler.  

[004.097]  O kimseler ki nefislerine zulmetmekdelerken melekler canlarını aldılar, «ne işde idiniz» dediler, «biz dediler: Bu arzda zebun idik», «ya, dediler: Allahın arzı geniş değil mi idi oraya hicret etsenizdi ya?» İşte bunların me'vaları Cehennemdir, ona gidiş de ne fena şeydir
[006.061]  O, kullarının üstünde yegâne kudret ve tasarruf sahibidir. Size koruyucular gönderir. Niha-yet birinize ölüm geldi mi elçilerimiz (görevli melekler) onun canını alırlar. Onlar vazifede kusur etmezler.
[007.037] Allah'a karşı yalan uyduran veya ayetlerini yalan sayandan daha zalim kimdir? Kitap'daki payları kendilerine erişecek olanlar onlardır. Elçilerimiz canlarını almak üzere geldiklerinde onlara, «Allah'tan başka taptıklarınız nerede?» deyince, «Bizi koyup kaçtılar» derler, böylece inkarcı olduklarına kendi aleyhlerine şahidlik ederler.
[008.050-51]  Melekler yüzlerine ve arkalarına vurarak ve «Tadın yakıcı cehennem azabını» (diyerek) o kâfirlerin canlarını alırken onları bir görseydin!İşte bu, ellerinizle yaptığınız yüzündendir, yoksa Allah kullara zulmedici değildir.
[016.028-29] Melekler, kendilerine zulmetmiş kimselerin canlarım alırken onlar: «Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk.» diyerek teslim olurlar. Hayır, Allah sizin ne maksatla yaptığınızı tamamen biliyor. Temelli kalacağınız cehennemin kapılarından girin. Büyüklenenlerin durağı ne kötüdür!
[016.032]  Melekler onların canını temizlenmiş olarak alırken: «Selam size; yaptıklarınıza karşılık haydi cennete girin» derler.
[032.011]  Sen de ki: «Sizi, canınızı almakla görevlendirilen ölüm meleği vefat ettirecek, sonra da Rabbinizin huzuruna götürüleceksiniz.»
[047.027]  Melekler, onların yüzlerine ve sırtlarına vurarak canlarını alırken durumları nice olur?

3- İnsanların işledikleri amelleri kayıt altına alan elçiler. 

[010.021]  Kendilerine dokunan (kıtlık ve hastalık gibi) bir sıkıntıdan sonra insanlara bir rahmet (esenlik) tattırdığımız zaman, bir de bakarsın ki âyetlerimiz hakkında onların bir tuzağı vardır. De ki: Allah’ın tuzağı daha süratlidir. Şüphesiz elçilerimiz kurduğunuz tuzakları yazıyorlar.
[013.011]  Her insan için önünden ve arkasından takip edenler vardır. Allah'ın emrinden dolayı onu gözetirler. Allah bir kavme verdiğini, o kavim kendisini bozup değiştirmedikçe değiştirmez. Allah bir kavme de kötülük murad etti mi, artık onun geri çevrilmesine de imkan yoktur. Onlar için Allah'dan başka bir veli de bulunmaz.
[021.094]  İnanmış olarak yararlı iş işleyenin ameli inkar edilmeyecektir. Biz onu yazmaktayız.
[043.080]  Yoksa, kendilerinin gizli veya açık konuşmalarını duymayız mı sanırlar? Hayır; öyle değil; yanlarındaki elçilerimiz yazmaktadır.
[045.029]  «Bu kitabımız gerçekten sizin aleyhinize konuşur. Biz yaptıklarınızı şüphesiz bir bir kaydediyorduk.»
[050.016-18]  And olsun ki insanı Biz yarattık; nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz; Biz ona şah damarından daha yakınız.Sağında ve solunda onunla beraber oturup amellerini tesbit eden iki de tesbit edici vardır.O, bir söz atmaya dursun; mutlaka yanında hazır bir gözcü vardır.
[054.052-3]  Onların yaptıkları her şey, defterlerde kayıtlıdır. Küçük, büyük her şey, satır satır yazılıdır.
[082.010-2] Ve şüphe yok ki, sizin üzerinizde bekçiler vardır. Çok mükerrem yazıcılar vardır. Ne yapar olduklarınızı bilirler.

Sonuç olarak; göklerin ve yerin tek sahibi olan Allah cc kendisini kitabında bizlere hükümdar benzetmesi ile tanıtarak yine bu benzetmeye uygun olarak insanlar ve meleklerden elçiler seçmiş olduğunu beyan etmektedir. Melek elçilerin görevleri kur'anın değişik ayetlerinde bizlere haber verilmiş olup bu ayetleri bir araya getirmeye gayret ettik.  

                            EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.

13 Nisan 2014 Pazar

Fatır s. 1. Ayeti ve Meleklerin Kanatları

Alemlere rahmet ve hidayet olan kur'an ın fatır s. 1. ayetinde rabbimiz bizlere şöyle buyurmaktadır.

الْحَمْدُ لِلَّهِ فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ جَاعِلِ الْمَلَائِكَةِ رُسُلًا أُولِي أَجْنِحَةٍ مَّثْنَى وَثُلَاثَ وَرُبَاعَ يَزِيدُ فِي الْخَلْقِ مَا يَشَاء إِنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ
 شَيْءٍ قَدِيرٌ
Hamd, gökleri ve yeri yaratan, ikişer üçer ve dörder kanatlı melekleri elçiler kılan Allah'ındır; O, yaratmada dilediğini arttırır. Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir.

Allah cc bu ayette gökleri ve yeri yaratmasının yanısıra melekler'den bahsetnektedir. Ayette dikkatimizi çeken nokta meleklerin ikişer, üçer, dörder ve daha ziyade kanatlı olarak vasıflandırılmalarıdır. Meleklerin kanatlarının olması , müteşabih anlatım dediğimiz benzeterek anlatım uslubu içerisinde anlamamızı gerektirmektedir. Müteşabih anlatımın tarifini kısaca hatırlayacak olursak şunları söyleyebiliriz; Kur'an içinde anlatılan gayb ile ilgili anlatımların , duyu organlarımızın algıladığı alan verilerine göre benzetilerek anlatılmasıdır. Melekler'de gaybi alana ait varlıklar olduğu için onlarla ilgili olarak kanatlarının olması şeklindeki anlatımın bizlere benzetilme uslubu içinde anlatılmış olduğunu düşünmekteyiz.

Fatır s. 1. ayetinde meleklerin kanatlı elçiler kılınmasını kur'an bütünlüğünde  "cenah" ve "resul " kelimelerinin nasıl kullanıldığına bakmamız gerekmektedir.

El cenahe= kuş kanadı 
Cenahani= bir nesnenin iki yanı 
Cenahessefineti=geminin iki yanı 
Cenahelaskeri=ordunun iki kanadı 
Cenahelvadi= vadi'nin iki yanı 
Cenahel insani=insan'ın iki yanı 

Günah olarak kullandığımız kelimenin aslı'da bu kökten gelmektedir. Cenehu fiili "meylettiler" anlamında olup , arapların "cenahtissefinetü" (gemi iki yanından birine doğru meyletti ) sözlerinden gelir. İnsan'ın haktan uzaklaşıp başka bir yana meyletmesine sebeb olan şey "cünah" olarak adlandırılmıştır. (El müfredat)

Bu kelimenin kanat anlamında hakiki veya mecaz olarak kur'an ayetlerinde kullanılışları şu şekildedir. 

[006.038]  Yerde yürüyen hayvanlar ve kanatlarıyla uçan kuşlar da ancak sizin gibi birer toplulukturlar. Kitap'da Biz hiçbir şeyi eksik bırakmadık; onlar sonra Rablerine toplanacaklardır.   
 
[015.088]  Kafirler içinde bazı kimselere verdiğimiz kat kat servete gözünü dikme, onlara üzülme; inananları kanatların altına al.
[017.024]  Onlara acıyarak alçak gönüllülük kanatlarını ger ve: «Rabbim! Küçükken beni yetiştirdikleri gibi sen de onlara merhamet et!» de.
[020.022]  «Ve elini kanadının altına sok, başka bir mucize olarak ayıpsız bir halde bembeyaz olarak çıkıversin.»
[028.032]  «Elini koynuna sok; kusursuz, bembeyaz çıkacaktır. Korkudan (açılan) kanadını kendine çek. İşte bu ikisi Firavun ve onun adamlarına karşı Rabbin tarafından iki kesin delildir. Çünkü onlar, yoldan çıkan bir kavim olmuşlardır» (diye seslenildi).
[026.215]  Sana uyan müminleri kanatların altına al
[008.061] Ve eğer onlar sulha meylederlerse(cenehu) sen de ona meylet(fecneh) ve Allah Teâlâ'ya tevekkül kıl! Şüphe yok ki, her şeyi bihakkın işitici ve tamamıyla bilici olan ancak O'dur.

Ayrıca 25 ayette "cünah" kelimesinin kullanıldığı ayetler geçmekte olup konumuz bu kelimenin geçtiği ayetlerden daha ziyade, fatır s. 1. ayetini anlamak üzerinde olduğu bu ayetleri alma gereğini duymadık. 

Kuşların kanadının uçma işlevini yerine getirmesinin yanısıra şefkat ve merhamet kavramlarının bu kelime ile somutlaştırılmasını görürüz, kuşlar yavruları korumak için kanatlarının altına alırlar, insanlar içinde bu kelime mecaz olarak kullanılmakta olup şefkat ve merhamet kavramları "onlara kol kanat germek" deyimi ile hepimizin dilinde yer etmiştir.  

Fatır s. 1. ayetinde meleklerin elçi olmaları da  anlatılmakta olup bu konu ile ilgili kur'anda bir kaç ayet daha mevcuttur. 

[022.075]  Allah meleklerden de elçiler seçer, insanlardan da. Şüphesiz Allah işitendir, görendir.[081.019]  Şüphesiz o şerefli bir elçinin sözüdür.
[016.002]  Kullarından dilediğine emrinden rûh ile Melâike indiriyor da buyuruyor ki: şu hakikati bildirin: benden başka ilâh yok, hemen bana korunun. 
[002.097]  Söyle, her kim Cibrile düşman ise bilsin ki o, o Kur'anı senin kalbin üzerine Allahın iznile indirdi, önündekileri tasdıklayıcı ve mü'minlere bir hidayet ve bişaret olmak için.
[026.193-5]  Onu Rûhu’l-emin, uyaran nebîlerden olman için, senin kalbine açık ve vazıh bir Arapça ile indirmiştir.
 [042.051]  Bununla beraber hiçbir insan için Allah'ın şu üç suret dışında doğrudan doğruya ona söz söylemesi mümkün değildir; ancak, ya vahiy ile, ya perde arkasından ya da bir elçi gönderir, izniyle ona dilediğini vahyeder. Çünkü O, çok yüksek ve çok hikmet sahibidir.
[004.097]  Kendilerine yazık edenlerin melekler canlarını aldıkları zaman onlara: «Ne yaptınız bakalım?» deyince, «Biz yeryüzünde zavallı kimselerdik» diyecekler, melekler de: «Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!» cevabını verecekler. Onların varacakları yer cehennemdir. Orası ne kötü dönülecek yerdir!

Vermiş olduğumuz örnek ayet meallerinde Allah cc nin,seçmiş olduğu beşer elçilerine vahyini ulaştıran melek elçilerden bahsedilmekte olup bu vahyin mahiyetini iki kelime ile özetleyecek olursak kanat kelimesinin bir şeyin iki tarafı olmasına uygun olarak korku ve müjde olarak özetleyebiliriz. 

 [007.037]  Allah'a karşı yalan uyduran veya ayetlerini yalan sayandan daha zalim kimdir? Kitap'daki payları kendilerine erişecek olanlar onlardır. Elçilerimiz canlarını almak üzere geldiklerinde onlara, «Allah'tan başka taptıklarınız nerede?» deyince, «Bizi koyup kaçtılar» derler, böylece inkarcı olduklarına kendi aleyhlerine şahidlik ederler.
[008.050]  Melekler yüzlerine ve arkalarına vurarak ve «Tadın yakıcı cehennem azabını» (diyerek) o kâfirlerin canlarını alırken onları bir görseydin!
[016.028]  Melekler kendilerine yazık etmiş kimselerin canlarını alırken: «Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk» diyerek teslim olurlar. Hayır; öyle değil; doğrusu Allah onların yaptıklarını bilmektedir. 
[016.032] Melekler onların canını temizlenmiş olarak alırken: «Selam size; yaptıklarınıza karşılık haydi cennete girin» derler. 

 Yukarıda verilen örnek ayet meallerinde, meleklerin insanların canlarını almak için görevlendirilmeri ve o insanların yine canlarını iki şekilde yani ya mü'min yada kafir olarak vermelerine karşın, meleklerin o kişilerin mü'min yada kafir olarak canlarını almalarının kanat kelimesinin anlamına uygun olarak iki farklı şekilde almaları anlatılmaktadır. 

 [011.069] And olsun ki, elçilerimiz müjde ile İbrahim'e geldiler. «Selam sana» dediler, «Size de selam» dedi, hemen kızartılmış bir buzağı getirdi.[011.077] Elçilerimiz Lut'a gelince, onun fenasına gitti; çok sıkıldı, «Bu çetin bir gündür» dedi.

Yukarıda vermiş olduğumuz örnek ayet meallerinde kur'anın farklı surelerinde "İbrahim'in misafirleri" olarak anlatılan ve önce İbrahim as a müjde verip sonra Lut as a ın kavmini helak eden elçi melekler anlatılmakta olup , aynı şekilde kanat kelimesinin anlamına uygun olarak müjde ve azab haberi getirmelerini görmekteyiz. 


[010.021]  İnsanlara dokunan bir sıkıntıdan sonra bir rahmet tattırdığımız zaman da âyetlerimiz hakkında derhal bir mekirleri vardır, de ki: Allahın mekri daha çabuktur, haberiniz olsun: elçilerimiz yaptığınız mekirleri yazıb duruyorlar
[050.017-8]  Zaten onun sağında ve solunda yerleşmiş iki kayıtçı vardır. Ağzından çıkan bir tek söz olmaz ki yanında, bu iş için hazırlanmış gözcü olmasın, onun söylediğini ve yaptığını kaydetmiş olmasın.
082.010-2] Ve şüphe yok ki, sizin üzerinizde bekçiler vardır. Çok mükerrem yazıcılar vardır. Ne yapar olduklarınızı bilirler.

Bu örnek ayetler ise insanların dünya hayatında yaşadıkları müddet için yapmış olduğu amelleri kayıt alan meleklerin olduğu bilgisinin verildiği ayetler olup, kanat kelimesinin anlamına uygun olarak kişinin yapmış olduğu iyi veya kötü ameli yazmakla görevli olan elçilerdir.  

 [008.012]  Rabbin meleklere, «Ben sizinleyim, inananları destekleyin» diye vahyetti. «Ben inkar edenlerin kalblerine korku salacağım, artık vurun onların boyunları üstüne, vurun her parmağına» dedi.
 Enfal s. 12. ayetinde Allah cc nin meleklere mü'minlere sebat vermeleri, kafirlere ise azap vermeleri gibi bir görevi yüklemiş olduğunu görmekteyiz. Bir çok ayet "görünmeyen ordular " olarak vasfedilmiş olan meleklerin mü'minlere yardım,kafirlere ise azap götürdükleri anlatılmaktadır.
 
Fatır s. 1. ayetine dönecek olursak yukarıda vermiş olduğumuz ayetlerin delaleti ile "meleklerin iki,üç,dört ve daha fazla kanatlı elçiler" olmasının mesajını şu şekilde anlamak mümkündür.

Melekler , Allah cc nin yaratmış olduğu gaybi varlıklar olması nedeni ile onların fiziki yapılarının nasıllığı konusunda herhangi bir bilgimiz olmamakla birlikte , kur'anın bizlere onlar hakkında kanatlı elçiler şeklinde bir bilgi vermesi teşbihi bir anlatımdır. Meleklerin kanatlı elçiler olması demek , kanat kelimesinin "bir nesnenin iki yanı" şeklindeki anlamı olması ve kur'anda kullanılışlarını dikkate alacak olursak bir yanı şefkat ve merhamet, diğer tarafının  azap ve helak olarak kullanıldığını görürüz.

Allah cc nin , "yaratmada dilediğini artırması" elçilerine vermiş olduğu görevler ve yetkiler konusunda onun tek yetkili olması , ondan başkasının elçilere görev ve yetki konusunda emir vermek gibi bir durumunun olamayacağı şeklinde anlamak mümkündür.  

Meleklerin kanatlı elçiler olmalarını farklı bir açıdan yorumlamak'ta mümkündür. Mearic s. 4. ayetinde mealen " Melekler ve ruh, miktarı elli bin yıl süren bir gün içinde O'na yükselir." buyurulmasını yine teşbihi bir anlatım olarak düşünüp, Allah cc nin mülkünün genişliğinin kullarının tasavvur edebilmesi ve meleklerin bu çıkışın teşbihi anlatımına uygun olarak kur'anın nuzül olduğu dönem bilgi altyapısına uygun olarak kanatlarla ifade edilmiş olabileceği düşünülebilir. Kanatların uçmaya yaraması ile meleklerin göğe yükselmesinin bu kanatlar vasıtası ile olmasının anlatılması o günün şatlarına uygun bir benzetme olup , meleklerin bazılarımızın anladığı üzere resimlerde tasvir edilmiş şekli ile hakiki olarak kanatları olan varlıkları olduğu düşünülemez.  

                                     EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.

18 Mart 2014 Salı

Meleklerin Adem'e Secdesi

Adem ve iblis kıssasında tartışılan konulardan birisi Adem'in yaratıldığı zaman Allah cc tarafından bütün meleklerin ona secde etmeleri emridir. " Secde neden Adem'e  yapılması emredildi? halbuki Allah cc den başkasına secde etmek haramdır" şeklindeki soruları zaman zaman duymakta olup bu konunun tefsirlerde'de tartışıldığını müşahede etmekteyiz. Bu soruya  " orada yapılan secde emri Adem' e değil Ademi yarattığım için bana secde edin şeklinde anlaşılması gerekir" şeklinde cevaplar gelmektedir. Bu şekildeki cevaplar ilgili ayetleri okumada tercih edilen yorumdur, "kesinlikle yanlıştır asla böyle bir anlam verilemez" şeklinde bir itirazımız olmamakla beraber bunun biraz zorlama yorumlar olduğunu ve kıssanın mesajına yönelik değil kıssanın zaman ve mekanı içinden dışarı çıkamayan yorumlar olduğunu'da söylemek istiyoruz.  

Kur'anda geçen Adem'e secde emri ve iblis'in bu secdeyi red etme gerekçesi ile ilgili ayetleri önce görelim. 

Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs(iblîse), ebâ vestekbere ve kâne minel kâfirîn(kâfirîne).
[002.034]  Hani Biz meleklere demiştik ki: «Âdem'e secde ediniz.» Onlar da hemen secde edivermişlerdi. Yanlız İblîs (Şeytan) kaçınmış, kibirlenmiş ve kâfirlerden olmuştu.
                            *************************************
 Ve lekad halaknâkum summe savvernâkum summe kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs(iblîse), lem yekun mines sâcidîn(sâcidîne). Kâle mâ meneake ellâ tescude iz emertuk(emertuke), kâle ene hayrun minh(minhu), halaktenî min nârin ve halaktehu min tîn(tînin).
 [007.011] Andolsun ki, sizi yarattık, sonra size suret verdik. Sonra da, «Âdem'e secde ediniz,» diye meleklere emrettik, derhal secde ettiler. Ancak iblis, o secde edenlerden olmadı.
 [007.012]  Allah, «Sana emrettiğim halde, seni secdeden alıkoyan nedir?» dedi, «Beni ateşten onu çamurdan yarattın, ben ondan üstünüm» cevabını verdi.
                              *****************************************
Ve iz kâle rabbuke lil melâiketi innî hâlikun beşeren min salsâlin min hamein mesnûn(mesnûnin).  Fe izâ sevveytuhu ve nefahtu fîhi min rûhî fekaû lehu sâcidîn(sâcidîne). Fe secedel melâiketu kulluhum ecmaûn(ecmaûne). İllâ iblîs(iblîse), ebâ en yekûne meas sâcidîn(sâcidîne). Kâle yâ iblîsu mâ leke ellâ tekûne meas sâcidîn(sâcidîne). Kâle lem ekun li escude li beşerin halaktehu min salsâlin min hamein mesnûn(mesnûnin).
 [015.028-33]  Rabbin meleklere: «Ben, balçıktan, işlenebilen kara topraktan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan üflediğimde ona secdeye kapanın» demişti. İblis hariç bütün melekler secdeye kapandılar. O ise kibirlenip, secde edenler arasında yer almadı.  Allah: «Ey İblis! Secde edenlerle beraber olmaktan seni alıkoyan nedir?» dedi.O: «Balçıktan, işlenebilen kara topraktan yarattığın insana secde edemem» dedi.
                           **********************************************
Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs(iblîse), kâle e escudu li men halakte tînâ(tînen).
[017.061]  Meleklere: «Adem'e secde edin» demiştik, İblis'ten başka hepsi secde etmiş, o ise: «çamurdan yarattığına mı secde edeceğim?» demişti.
                     **********************************************
Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs(iblîse), kâne minel cinni fe feseka an emri rabbih(rabbihî), e fe tettehızûnehu ve zurriyyetehû evliyâe min dûnî ve hum lekum aduvv(aduvvun), bi'se liz zâlimîne bedelâ(bedelen).
[018.050]  Hani meleklere: «Adem'e secde edin» demiştik; İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir.

Kehf s. 50. ayetinde'ki iblisin cinlerden olması meselesi onun melekmi yoksa cinmi şeklinde bir tartışmayı beraberinde getirmiş olup meallerde "kane minelcinni" ibaresinin (cinlerdendi) şeklindeki çevrisinde problem olduğunu düşünmekle beraber alıntıladığımız mealin o şekilde yapılmış olduğu için bu konuyu inşallah ayrı bir makale'de ele alacağız.
                           **********************************************
Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs(iblîse), ebâ.
[020.116] [ON] Ve o vakit ki, meleklere dedik, «Âdem'e secde ediniz.» Onlar da hemen secde ediverdiler. İblis müstesna, o kaçındı.
                               ********************************************

İz kâle rabbuke lil melâiketi innî hâlikun beşeren min tîn(tînin). Fe izâ sevveytuhu ve nefahtu fîhi min rûhî fe kaû lehu sâcidîn(sâcidîne). Fe secedel melâiketu kulluhum ecmaûn(ecmaûne). İllâ iblîs(iblîse), istekbere ve kâne minel kâfirîn(kâfirîne). Kâle yâ iblîsu mâ meneake en tescude limâ halaktu bi yedeyy(yedeyye), estekberte em kunte minel âlîn(âlîne). Kâle ene hayrun minh(minhu), halaktenî min nârin ve halaktehu min tîn(tînin).
[038.071-76] Rabbin meleklere şöyle demişti: «Ben çamurdan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan ona üflediğim zaman ona secdeye kapanın.» Bütün melekler secde etmişlerdi, fakat İblis; o, büyüklük taslamış ve inkarcılardan olmuştu.Allah: «Ey İblis! O benim kudretimle yarattığıma secde etmene ne engel oldu? Kibirlenmek mi istedin? Yoksa yüksek derecelerde bulunanlardan mı oldun?» dedi.İblis: Ben ondan hayırlıyım! Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, dedi.
                                  **********************************************
Bakara s. 34. ayette "liademe" , Araf s. 11. ayette "liademe" , Hicr s. 29. ayette " lehu sacidin" , İsra s. 61. ayette "liademe" , Kehf s. 50. ayette "liademe" , Taha s. 116. ayette "liademe" , Sad s. 72. ayette "lehu sacidin" şeklindeki ibarelerin çevirilerine baktığımız zaman "ADEME" şeklindeki çevrilerin kıssa ve kur'an bütünlüğüne daha uygun olduğu görülmektedir. "ADEM İÇİN" şeklinde yapılan çevirilerin secde etmenin Allah cc den başkasına yapılamayacağı şeklindeki düşüncelerin bir yansıması olduğu görülmektedir. 

"Liademe" kelimesinin "ademe" veya "adem için" şeklindeki çevrilerinin hangisinin daha doğrı olduğunu anlayabilmek için iblis'in secde etmeme gerekçesini anlatan ayetler bize yardımcı olacaktır.

Araf s. de geçen bölüme baktığımız zaman , iblisin "ben ondan hayırlıyım" şeklindeki itirazı , Hicr s. de geçen bölümdeki itirazına baktığımız zaman " salsal ve hamein mesnun" dan yarattığın bir insana secde edecek değilim" şeklindeki sözleri aynı şekilde secde emrinin ademe olduğu,

İsra s. de geçen bölümde "çamur'dan yarattığına'mı?" şeklindeki sözünden yine secde emrinin adem'e olduğu görülecektir ayet'teki "limen"kelimesinin kur'an içinde diğer geçtiği yerlerin çevirilerine bakıldığında "adem için" şeklindeki çevirinin uygun olmadığı görülecektir.
Sad s. de geçen bölümde iblis'in "ben ondan hayırlıyım" şeklindeki itirazı secdenin adem'e yapılması emredildiğini göstermektedir.   

Kıssanın kur'an içinde geçen ayetlerden anlaşılacağı üzere Allah cc secde emrini Adem'e yapılmasını emretmektedir "Adem için" şeklinde çevrilip Adem'i yarattığı için secde'nin Allah'a yapılması emredilmektedir şeklindeki yorumların kur'an bütünlüğüne uygun olmadığı görülmektedir.   

Hal böyle iken , "secde emri Allah'a mı yoksa Ademe mi?" şeklinde bir sorunun aslında kıssayı mesaj içerikli okumamaktan kaynaklanan bir soru olduğunu'da söylemeden geçemeyeceğiz , makaleyi okuyanlar madem öyle sen neden yukarıdaki yazılanları yazdın şeklinde bir soru soracak olursa bizde cevaben " önce konunun kur'an genelinde nasıl anlatılmış olduğunun doğru bir biçimde anlaşılması gerekir" deriz.

Kıssa'nın mesaj içeren yönünü dikkate alacak olursak şunları söyleyebiliriz; secde emrinin kime olduğu değil, bu emri kimin verdiğine bakılmalı ve o'nun kulu olduğumuz hatırlanarak o ne emir verirse başımız üste deyip emri tatbik etmekten başka bir çıkar yol olmadığı bilinmelidir. Allah cc nin Adem'e secde edin emrinden alınacak mesaj, bizlerinde onun herhangi bir emri karşısında iblis haricindeki meleklerin yaptığı gibi emre uymaktan başka bir şey olmamalıdır. Şayet iblis gibi hevamızı ölçü edinerek onun verdiği bir emir karşısında itaatsizlik göstermemiz bizim ebedi olarak cehennem ehli olmamızdan başka bir getirisi olmaz. 

 
Sonuç olarak; Adem ve iblis kıssa'sının mesaj içeriği göz önüne alınmadan okunması sonucu ortaya çıkan müşkillerden birisi secde'nin Ademe'mi yoksa Adem'i, yarattığı için Allah'a mı yapılması emredildiğidir.Kıssayı sadece yaşandığı zaman içinde düşünüp mesajını anlamaya yönelik bir okuma yapılmaması sonucu böyle bir soru gündeme gelmiş olup cevabı konusunda da farklı düşünceler ortaya atılmıştır. Kıssanın geçtiği ayetleri bütünlük içinde okuduğumuz zaman secde emrinin Adem'e olduğu daha doğru bir düşünce olmakla beraber kıssa'nın mesajının  , Allah cc nin bir emri karşısında yapılması gereken şeyin ne olması gerektiği olarak okunması ve iblis'in emre karşı çıkma gerekçesi gibi bizlerinde Allah cc nin herhangi bir emrine heva merkezli bir itiraz değil meleklerin yaptığı gibi şartsız bir teslimiyet içinde olmamız gerektiğidir. Rabbimiz bizleri emirlerine karşı semi'na ve aseyna diyenlerden değil , semi'na ata'na diyenlerden kılsın amin.  

                                 EN DOĞRUSUNU ALLAH C.C BİLİR.