4 Temmuz 2011 Pazartesi

KUR'AN VE ŞEFAAT KAVRAMI (2)

Bundan önceki  yazımızdaşefaat kavramının nuzül öncesi arkaplanın kur'an ayetleri ışığında anlamaya çalışarak bu kavramın kur'anın getrdiği bir kavram değil aksine cahiliye araplarının Allahı bırakıp taptıkları putlardan bekledikleri şefaat inancını yıkmak için  nazil olmuş ayetler bütünü olduğunu izah etmeye gayret etmiştik. Şefaat konusu ile ilgili ayetlerin kur'anda birkaç kategoride bizlere aktarıldığını ve bu ayetlerini birbiri ile olan bağlantısını kuramadığımız zaman sanki kur'anda  tenakuz arz eden bir durum ortaya çıkma durumu olduğunu belirtmiştik. Bu yazımızda inşallah şefaat kavramı ile ilgili olarak istisna ve izin ile ilgili ayetleri ele almaya gayret edeceğiz .


44.41-42. O gün, dostun dosta hiçbir faydası olmaz, yardım da görmezler.Yalnız, Allah'ın merhamet ettiği kimseler bunların dışındadır. O, şüphesiz güçlüdür, merhametlidir.  

Duhan suresindeki bu ayetlerde, "Allahı merhamet ettiği kişilerin haricinde hiç kimsenin birbirine yardımı olmayacağını görüyoruz. Daha önce gördüğümüz ayetlerin doğrultusunda kıyamet günü "dostun dosta faydasının olamaycağı" ancak denilerek "Allahın merhamet ettiği kimseler bunun dışındadır" şeklinde getirilen istisna, ostun başka bir dostunu hesap anında kayırması şeklinde değil ,"Allahın merhamet ettiği kimselerin" yine yardımı Allahtan göreceğidir. Bu konuyla ilgili birkaç ayet örneği verebiliriz.

6.16 O gün kim azabdan alıkonursa, şüphesiz o kimse rahmete erişmiştir. Bu, apaçık bir kurtuluştur.  


40.8.9 «Rabbimiz! Müminleri ve babalarından, eşlerinden, soylarından iyi olanları, kendilerine söz verdiğin Adn cennetlerine koy; şüphesiz güçlü olan, Hakim olan ancak Sensin.  «Onları kötülüklerden koru! O gün kötülüklerden kimi korursan, ona şüphesiz rahmet etmiş olursun. Bu büyük kurtuluştur. 

Bu ayetlerden anlamaktayızki,Allahın rahmetine mazhar olarak cennete giren kişilerin şefaat diye bir beklentisi zaten olmaz.
                 ------------------------------------------------
43.86 Allah'ı bırakıp yalvardıkları şeyler, şefaat edemezler. Ancak hakkı bilip ona şahidlik edenler bunun dışındadır. 


Bu ayette  müşriklerin Allahtan gayrı taptıkları putların "hakkı bilip ona şahidlik edecek" olanların şefaate mazhar olacakları bildiriliyor. Müşriklerin taptıkları bu putların durumu başka ayetlerde şu şekilde karşımıza çıkmaktadır.Ayete baktığımız zaman müşriklerin tapmış oldukları putların şefaat etme yetkilerinin olabileceği gibi bir anlam çıkmaktadır, ancak kur'anın diğer ayetlerinde müşriklerin taptıkları putların , kendilerine dahi bir zarar ve fayda veremeyecek durumda olmaları,müşriklerin o putlarık kendilerine tapmalarından habersiz olduğu şeklindeki ayetleri gözönüne alacak olursak şu  ortaya çıkmaktadır,şefaat yetkisine sahip tek merci dünyada iken kendisine yalvaranı duyan kişiye aittir ve bu varlıktan Allah cc den başkası olmadığı için şefaat hakkı sadece Allaha aittir. Zümer s. 44. ayeti bunu şu şekilde açıklar .
"Şefaatin tamamı Allah’a aittir. Çünkü göklerin ve yerin mülk ve hâkimiyeti de O’nundur. Sonunda da O’nun huzuruna götürülecek, O’na hesap vereceksiniz."
Kur'anın diğer ayetlerinde müşriklerin Allahtan başka tapmış olduklarının durumu gözler önüne serilmektedir. 


6.24 Kendilerine karşı nasıl yalan söylediklerine bak; uydurdukları şeyler de onlardan uzaklaştı.  

6.94 Onlara: «And olsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi size verdiklerimizi ardınızda bırakarak bize birer birer geldiniz; içinizde Allah'ın ortakları olduğunu sandığınız şefaatçılarınızı beraber görmüyoruz. And olsun ki aranızdaki bağlar kopmuş, ortak sandıklarınız sizden ayrılmışlardır» denecek.

7.53 Kitap'ın haber verdiği sonuçtan başka bir şey mi bekliyorlar? Sonuç gelip çattığı gün, önceleri onu unutmuş olanlar, «Rabbimizin peygamberleri şüphesiz bize gerçeği getirmişti, şimdi bize şefaat etsin, yahut geriye çevrilsek de işlediklerimizin başka türlüsünü işlesek» derler. Doğrusu kendilerini mahvetmişlerdir, uydurdukları şeyler onları koyup kaçmışlardır. 

 10.030 İşte orada herkes dünyada yapmış olduğuyla imtihan verir ve gerçek Mevlaları olan Allah'a döndürülür. Uydurdukları putlar da ortadan kaybolmuştur. 


11.21 İşte bunlar kendilerine yazık edenlerdir. Uydurdukları putlar da onlardan uzaklaşıp kaybolmuştur.  

16.87 O gün müşrikler, çaresizlik içinde Allah'a teslim oluverirler ve uydurma ilahları tarafından yüzüstü bırakılırlar. 


25.017- O gün Rabbin onları ve Allah'ı bırakıp da taptıkları şeyleri toplar ve: «Bu kullarımı siz mi saptırdınız, yoksa kendi kendilerine mi yoldan saptılar?» der.
25.018- Onlar: «Haşa; Seni bırakıp başka dostlar edinmek bize yaraşmaz; fakat Sen onlara ve babalarına nimetler verdin de sonunda Seni anmayı unuttular ve helaki hak eden bir millet oldular» derler.

 28.75 Her ümmetten bir şahit çıkarır ve «kesin delilinizi ortaya koyun» deriz. O zaman, gerçeğin Allah'a ait olduğunu, uydurduklarının kendilerini bırakıp kaçtığını anlarlar.  

41.48 Önceden yalvarıp durdukları şeyler onlardan uzaklaşmıştır. Kendilerinin kaçacak yerleri olmadığını anlamışlardır.  

Zuhruf s. 86. ayetindeki , müşriklerin taptıkları  putlardan "ancak hakkı bilip ona şahidlik edenler" şekinde istisna edilen putların hesap günü müşriklere bırakın şefaat etmeyi onları bırakıp kaçacakları rabbimiz bizlere bildirmektedir. istisna edilmesi onlara bir "isitihza" şeklinde bir anlatım olarak karşımıza çıkmaktadır.
      --------------------------------------------------------------------

34.22-23. De ki: «Allah'ı bırakıp de göklerde ve yerde zerre kadar bir şeye sahip olmadığı, her ikisinde de bir ortaklığı bulunmadığı ve hiçbiri Allah'a yardımcı olmadığı halde tanrı olduklarını ileri sürdüklerinizi yardıma çağırsanıza.  Allah'ın katında, kendisine izin verilenden başka kimseye şefaat fayda vermez. Sonunda, gönüllerindeki dehşet giderilince birbirlerine «Rabbiniz ne söyledi?» diye sorarlar; «Hak söyledi» derler. O, yücedir, büyüktür. 

Sebe suresindeki bu ayetlerdede,( daha önce müşrik düşüncesindeki şefaat altyapısının taptıkları putların kendilerine Allah katında şefaatçi olacaklarına dair ilgili ayetleri mealleriyle vermiştik.10.18)  müşrik düşüncesindeki şefaat anlayışını red ederek taptıkları şeylerin hesap gününde hiç bir şeye malik olamayacakları belirtilerek en son sözün Allah cc ye ait olacağını bildiriyor.Buradaki istisna edilen "izin verilen" şeyin "tanrı olduklarını ileri sürdükleridir". Burada "Allah katında kendisine izin verilenden başka" cümlesini şu şekilde anlamak gerekmektedir, "izin verilmesi" demek Allahtan başka birisine şefaat etme izni verilmesi değil aksine dünyada iken işlediği ameller karşılığında cennti haketmiş kimseye cennet izni verilmesidir, zaten ayetin son cümlesi bu hakikati gözler önüne sermektedir. 
"Sonunda, gönüllerindeki dehşet giderilince birbirlerine «Rabbiniz ne söyledi?» diye sorarlar; «Hak söyledi» derler. O, yücedir, büyüktür. " 


    ---------------------------------------------------------- 

2.255 Allah, O'ndan başka tanrı olmayan, kendisini uyuklama ve uyku tutmayan, diri, her an yaratıklarını gözetip durandır. Göklerde olan ve yerde olan ancak O'nundur. O'nun izni olmadan katında şefaat edecek kimdir? Onların işlediklerini ve işleyeceklerini bilir, dilediğinden başka ilminden hiçbir şeyi kavrayamazlar. Hükümranlığı gökleri ve yeri kaplamıştır, onların gözetilmesi O'na ağır gelmez. O yücedir, büyüktür.  


Bu ayette de "onun izni olmadan şefaat edecek kimdir?" şeklindeki sorunun cevabı diğer ayetlerde karşımıza çıkıyor.Rabbimiz izin ile ilgili ayetlerde genel olarak şu mesajı vermektedir. " SİZLER BENİM BÖYLE SÖZÜM OLMAMASINA RAĞMEN KENDİ UYDURDUKLARINIZI BANA İFTİRA EDEREK ŞEFAATÇİLER KILDINIZ BENİM İZNİM OLMADAN HİÇ KİMSE HİÇ BİRŞEY ORTAYA ATAMAZ. 
                 -----------------------------------------------------
  10.3 Doğrusu sizin Rabbiniz gökleri ve yeri altı günde yaratıp sonra arşa hükmeden, işi düzenleyen Allah'tır, izni olmadan kimse şefaat edemez. İşte Rabbiniz olan Allah budur. O'na kulluk edin. Nasihat dinlemez misiniz?  


Yunus s. 3. ayetide yukarda bakara 255 ayeti ile aynı şekilde,kendi yanlarından uydurdukları şefaatçiler için Allah cc nin böyle bir izni olmadığının beyanıdır.
             ------------------------------------------------------------------
            


21.26-29. «Rahman çocuk edindi» dediler. Haşa; hayır,onlar şerefli kılınmış kullardır.Allah'tan önce söz söyleyemezler; ancak O'nun emri üzerine iş işlerlerAllah, onların yaptıklarını ve yapmakta olduklarını bilir. Onlar Allah'ın razı  olduğu kimseden başkasına şefaat edemezler; O'nun korkusundan titrerler. Bunlar içinde kim «Ben, Allah'tan başka bir tanrıyım» derse, işte onu cehennemle cezalandırırız. Zulmedenlerin cezasını böyle veririz. 


Enbiya suresindeki bu ayetlerde " şerefli kılınmış kullar" olarak meallendirilen ayet içine parantez konularak "melekler" denmesine rağmen diğer ayetlerde "rahman çocuk edindi" ayetinin karşılığının ,ayetin metninde olmamasına rağmen "melekler" olarak ifade edilmiştir . Bu ayetler ehli kitabın ," isa ve üzeyir Allahın oğludur" iftiralarına karşı reddiye  olarak  onların Allah karşısındaki durumları bildiriliyor.Müşriklerin iddialarından "meleklerin Allahın kızları olması" ifitrasını red sadedinde geldiğini kabul etsek bile, "onlar Allahın razı olduğu kimseden başkasına şefaat edemezler" şeklinde istisna edilen şefaatı anlamak için "Allahın razı olduğu kimselerin" akıbetlerinin cennet olduğunu kur'an bize müteakip ayetlerde bildiriyor. Allahın razı olduğu bu kulların cennete girerken meleklerin onlarla olan konuşmaları "meleklerin onları şefaatıdır" .Şefaat kelimesinin lügat anlamı "bir şeyi benzeri olan şeye eklemek" şeklinde ifade edilmiştir. Bu anlama göre meleklerin müminlere olan şefaatı kur'anda diğer ayetlerde şu şekilde anlatılmaktadır. Yani melekler hiç bir mü'min için araya girip ricacı olmayacaktır. Aksine dünyada iken yaptığı ameller karşılığında cenneti hakeden mü'mine , tabiri caizse teşrifatçılık yapacaklardır.


13.24 (Melekler:) Sabrettiğinize karşılık size selam olsun! Dünya yurdunun sonu (cennet) ne güzeldir! (derler)  
16.32 Melekler onların canını temizlenmiş olarak alırken: «Selam size; yaptıklarınıza karşılık haydi cennete girin» derler.  
39.73 Rablerine karşı gelmekten sakınanlar, bölük bölük cennete götürülürler. Oraya varıp da kapıları açıldığında, bekçileri onlara: «Selam size, hoş geldiniz! Temelli olarak buraya girin» derler.
    ----------------------------------------------------------------
53.26 Göklerde nice melekler vardır ki, Allah'ın dileyip razı olduğuna izin vermeden önce şefaatleri hiçbir işe yaramaz. 


Yukarda enbiya suresi ayetlerinde geçen ayetlerle aynı olarak "meleklerin "şefaatı" konusu geçmektedir. necm suresindeki bu ayetlerin devamında "müşriklerin meleklere dişi isimler taktıklarnı, bunun ise sadece zan olduğu ifade edilmektedir. enbiya suresinde olduğu gibi bu suredede aynı şekilde müşriklerin meleklere yaptığı yakıştırmaların zan olduğu Allahın razı olduğu kulların haricinde kimseye bir şefaatleri olamayacağı bildiriliyor. Meleklerin şefaatlarının ne şekilde olduğu yukarda verdiğimiz örnek ayetlerde bildirilmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, "Allahın dileyip razı olduğuna" şeklinde ifade edilen kimselerin melekler değil cenneti hakeden  müminler olduğu noktasıdır. Yani ayette hiç bir şekilde Allahın dileyip razı olduğu melekler başkasına şefaat edecektir anlamı yoktur.
                  -------------------------------------------------
20.108-109-110. O gün insanlar, dâvetçiye  uyacaklar. Ona karşı yan çizmek yoktur. Artık, çok esirgeyici Allah hürmetine sesler kısılmıştır. Bu yüzden, fısıltıdan başka bir ses işitemezsin. O gün Rahman'ın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasına şefaat fayda vermez. Allah onların geçmişlerini de, geleceklerini de bilir. Onların hiçbirinin ilmi ise O'nu kuşatamaz.
 

 Bu surede çoğu mealde gördüğümüz bir çeviri hatası bulunmaktadır.Şefaat konusundaki yanlış önkabullerin ayete tasdik ettirilme amaçlı olarak diğer şefaat ayetlerinde olduğu gibi buradada meal Allahtan başka birisinin başka birine şefaat edebileceği zannı verilmek istenmiştir. Meallerin çoğunda "sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaatı" şeklinde çevrilmiştir. Şaban pirişin mealindeki " sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasına" şeklinde çevirmesi doğru bir çeviri olarak kabul edilebilir. Buna göre yine yukardaki ayetlere uygun olarak , Allahın ,dünyada iken söz ve fiilerinden hoşnut olduğu ve bunun karşılığında cenneti hakeden mü'mine verilen karşılık anlatılmaktadır.  Yine burada ön kabullerin ve yanlış meallerin aksine " başkasının "  şeklinde çevrilerek kur'anın aksine Allahtan başka şefaatçiler olduğu gibi bir anlam verilmek istenmiştir.


Bu konu ile ilgili ayetlerin devamını 3. yazımızda ele almak istiyoruz. EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.






 
  

 




 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder