4 Temmuz 2011 Pazartesi

KUR'AN VE ŞEFAAT KAVRAMI (3)

Bundan önceki iki yazımızda şefaat kavramının, kur'an çerçevesinde arka planını ve şefaat ile ilgili ayetlerin kur'anda bu arka plan çerçevesinde anlaşılması gerektiği, günümüz geçerli anlayışında şefaatın , günahkar bir müslüman için bir başkasının ahirette onun için Allah cc den onun affı için istek şeklinde kesinlikle kur'anın hiçbir yerinde olmadığını ayetler ışığında görmüştük . Aksine böyle anlayış bizleri Allahın merhametinden ziyade kulların merhametine sığınmaya teşvik etmesi açısından yanlış  bir anlayıştır. Bu anlayışa sebeb olan düşüncelerin başında başka konulardada yanlışa düşmemize sebeb olan, ayetleri bağlamından kopartarak okumaktır. Şefaat konusunda "izin  verilen " ve "ahid almış kimseler" olarak şefaate istisna getiren ayetlerdede bu bağlamdan kopuk okuma neticesi bazı özel şefaatçılar çıkarılmaya gayret edilmiştir. Bunun en bariz örneğini bu konu ile ilgili  meryem suresinde geçen bölümdür. Önce o suredeki e ayetin mealini vererek ve sonrada konuyu bir bütünlük halinde anlatan ayetleri vererek bu suredeki şefaat kavramının nasıl anlatıldığını görelim.


87- Rahmanın Katında ahid almışların dışında (onlar) şefaate malik olmayacaklardır.  


Bu ayeti  tek olarak okuduğumuz zaman "ahid almış olanların " şefaat yetkisi olabileceği gibi anlayış bazılarına hakim olmaktadır. Ancak kur'ana baktığımız zaman bu ahid verilenlerden bahsetmiyor. Allah cc ahid verdiği kimselere şefaat yetkisi vermiş olsaydı onların vasıflarındanda bahsetmesi gerekirdi. Ancak bu "ahid almış kişilerin " ne demek ve kimler olduğunu konu bütünlüğünde öğreniyoruz. Meryem s. 87. ayetindeki "ahid almış kimsenin" kim olduğunu görmek için 77. ayetten itibaren okumak gerekmektedir.


77- Ayetlerimizi inkar edip, bana: "Elbette mal ve çocuklar verilecektir" diyeni gördün mü?
78- O, gayba mı tanık oldu, yoksa Rahman (olan Allah)ın Katında(n) bir ahid mi aldı?
79- Asla; demekte olduğunu yazacağız ve onun için azapta(n) da süre tanıdıkça tanıyacağız.
80- Onun söylemekte olduğuna Biz mirasçı olacağız; o Bize, 'yapayalnız tek başına' gelecektir.
81- Kendilerine güç (izzet) sağlasınlar diye, Allah'tan başka ilahlar edindiler.
82- Hayır; (o yalancı ilahlar) onların tapınışlarını inkar edecekler ve onlara karşı çelişkiye düşecekler.
83- Görmedin mi, Biz gerçekten şeytanları, kafirlerin üzerine gönderdik, onları tahrik edip kışkırtıyorlar.
84- Onlara karşı acele davranma; Biz onlar için ancak saydıkça sayıyoruz.
85- Takva sahiplerini bir heyet halinde Rahman (olan Allah'ın huzurun)a toplayacağımız gün,
86- Suçlu-günahkarları susamışlar olarak cehenneme süreceğiz.
87- Rahmanın Katında ahid almışların dışında (onlar) şefaate malik olmayacaklardır.  

77. ayette ,hem Allahın ayetini inkar edip hemde ahirette kendisine mal ve çocuklar verilerek şefaate nail olacağını idda eden bir kafirin bu iddiası red edilmektedir. Bilindiği gibi müşriklerin red ettikleri konuların başında" yeniden dirilme" konusu gelmektedir, buna rağmen kehf suresinde anlatılan " bahçe sahipleri" kıssası örneğinde gördüğümüz üzere orada kıyameti ve yeniden dirilmeyi inkar eden müşrik bahçe sahibinin " kıyamet olsa bile dünyadaki zenginliğine güvenerek oradada aynı zenginliğe kavuşturulacağı iddiası anlatılmaktadır. Meryem suresi 77-87. ayetleri arsında bir müşriğin iddiaları verilerek bu iddiasının ne kadar boş ve yanlış olduğu vurgulanmasına rağmen tamamen ön kabullerin neticesinde bu ayettede sanki birisinin Allahtan şefaat etmek için ahid aldığı izlenemi verilmek istenilmektedir. Şefaat konusunda izin ve istisna getirilerek anlatılan ayetlerde aklımızdan çıkarmamamız gerekn nokta şudur, şefaate" nail olacak kişiden" kasıt şefaat yetkisi verilen bir kişi değil cenneti dünyada yaptığı salih ameller neticesinde hak eden kişidir.


"o gaybamı tanık oldu yoksa rahmandan bir sözmü aldı" şeklindeki ayette, onun bu iddiasının  olması gereken dayanağı bildiriliyor. 1- gayba tanık olması,2- rahmandan söz alması, Allah cc gaybına kimseyi muttali kılmayacağını ancak razı olduğu resuller haricindeki kimselere (buradaki istisna edilen resullere gelecek ile ilgili gayb değil geçmiş ile ilgili gayb bildirilmiştir. Kur'an ayetlerinin bazılarında " bunlar sana bildirdiğimiz gayb haberleridir ayetinden bunu anlamaktayız). Rahman olan Allah cc kendisine iman eden müminlere cennette eşlerle ve sevdikleriyle birleştirerek onlara "şefaat" edeceğini bildirmektedir. Burada  şefaat edilmek onları  bir başkası tarafından  rica minnnet bağışlanma isteği değil şefaat kelimesinin lugat anlamına uygun olarak onları birleştirmesidir , kafirlerin böyle bir nimete layık olmadıkalrı birçok ayette bildirilmektedir.79. ayette bu sözü rededilerek aksine bu sözünün onun onu azaba sürükleyeceği bildirilmektedir. 80. ayette onun bu iddiasının aksine "tek başına" geleceğidir bu tek başına gelmesi enam suresi 94. ayetinde şu şekilde anlatılmaktadır.


94- Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi (bugün de) TEK BAŞINIZA ' Bize geldiniz ve size lütfettiklerimizi arkanızda bıraktınız. İçinizden, gerçekten ortaklar olduklarını sandığınız  ŞEFAATÇİLERİNİZİ  şimdi yanınızda görmüyoruz. Andolsun, aranızdaki (bağlar) parçalanıp-koparılmıştır ve haklarında zanlar besledikleriniz sizlerden uzaklaşmıştır. 


 
60.3 Yakınlarınız ve çocuklarınız size kıyamet gününde bir fayda veremezler. Allah onlarla sizi ayırır. Allah işlediklerinizi görendir. 
 
 

Ayetlerin devamında " onların  Allahtan başka edindikleri ilahların onları terkedeceği, bu iddialarının şeytanların iğvası olduğu" , hesap gününde takva sahiplerinin aksine bunların cehenneme sürüleceği bildiriliyor. Bu ayetlerin ışığında 87. ayeti şimdi anlayabiliriz. "rahmanın katında ahid almışlardan başkası şefaate malik olamayacaklardır" konu ile ilgili ayetlerde, ahirette kendisine mal çocuklar ile şefaatte bulunulacağını iddia eden bir kafirin bu iddiasının iftira olduğu ,bu iftirasının onu cehenneme sürükleyeceği ve kendisine böyle bir ahidde bulunulmadığı , kur'anın diğer ayetlerinde bir kişinin cenneti ve cehennemi haketmesinin  dünyada iken işlediği amellerin bir karşılığı olduğu ve hesap gününde herkesin dünyada kazandığının  kendisine eksiksiz olarak ve haksızlık yapılmadan verileceğini görüyoruz.
                     ------------------------------------------------------------------------------------------------------
Ahiretteki şefaat meselesi bu kavramın lugat anlamına uygun olarak kullanılan" bir şeyi kendisine ilave etmek, eklemek, katmak" anlamlarında kur'anda cenneti hak eden müminlerin yakınlarıyla beraber olması anlamına gelmektedir. bu konu ile ilgili kur'adaki ayetlerin meali şöyledir.  


13.23 (O yurt) Adn cennetleridir; oraya babalarından, eşlerinden ve çocuklarından sâlih olanlarla beraber girecekler, melekler de her kapıdan onların yanına varacaklardır.


40.8 «Rabbimiz! Müminleri ve babalarından, eşlerinden, soylarından iyi olanları, kendilerine söz verdiğin Adn cennetlerine koy; şüphesiz güçlü olan, Hakim olan ancak Sensin. 


 Kur'andaki şefaat kavramı ,cahiliye arka planına baktığımız zaman o günkü putların kendilerini Allah katında kayıracağını iddia eden müşriklerin bu iddialarının boş bir iddia olduğunu bildirerek şefaat ile ilgili ayetlerin bu arkaplan çerçevesi içinde olduğunu gösteriyor. Kur'an bizlere bir çok ayette ahiretteki görecek olduğumuz manzarayı çok açık bir biçimde anlatarak ,o günde hiçbir alışveriş ve dostluğun olmadığı, babanın oğula, malın ve mülkün kimseye  fayda vermeyeceğini, karşılığını göreceğimiz şeyin dünyada iken yaptığımız ameller olduğu, ve bu ameller karşılığında cenneti ve cehennemi hakedeceğimizi, hesap görülürken kimseye zerre kadar haksızlık yapılmayacağını , kendilerinin ahirette Allahtan başka taptıkları putlar tarafından kayıralacağının iddia edenlerede bunun bir iftira olduğunu bildiriyor. Bu ayetlere rağmen birçok müslüman ahirette  işlemiş olduğu günahlarının başta resulullah olmak üzere , buraya sığdıramayacağımız çoğunlukta herhangi bir sebebten ölenleri "şehid" kategorisine koyup onların şefaatte bulunacakları, kerameti kendin menkul "evliyaullahın" şefaat makamında olacakları, hatta müridlerini almadan cennete girmeyi rededecekleri gibi Allaha kafa tutmaya kadar giden cüretlerini görmekteyiz.Kendilerini Allah cc den daha merhametli duruma koyan bu insanlar meryem suresindeki ayetlerde bilirilen insanlardan bir farkları yoktur. 


Bazı kişilerin "kardeşim iyi hoş ama bir sürü hadisi nereye koyacağız ?" sorusunu haklı olarak duyar gibiyiz , çünkü bu onudaki hadisler ile kur'an ayetleri tamamen birbibine zıt bir mahiyet arzetmektedir. Muhammed sav kur'ana ters herhangi bir sözde bulunmayacağına göre, kur'an ters olan bir sözün onun sözü olamayacağına göre, onun sözüdür diye bizlere sunulan kur'ana ters bir sözün nereye atılacağını söylememize gerek yoktur. Burada çok meşhur olan bir şefaat  uydurması örnek olarak vererek bu tip sözlerin arka planınıda göstermiş olalım. 


Buharide rivayet bir hadise göre peygamberimiz" şefaatim ümmetimden büyük günah işleyenleridir" buyurmuştur. Dikkat edersek bu hadiste öne çıkan şefaat değil "büyük günah " tır. İslamın ilk dönemlerinde başgösteren siyasi olayların bir" itikad "haline gelmesi neticesi  büyük günah işleyenin müminmi kafirmi olduğu konuşulmaya başlanmıştır. Örneklerini çokça gördüğümüz o devirde kur'an dışı oluşturulan akidevi konuların ayetleri te'vil ederek yada hadis uydurarak kendi haklılıklarını bunlara dayandırma fikri neticesinde, mürcie fırkasının , harici fırkasının "büyük günah işleyen kafirdir" söylemine karşılık , büyük günah işleyenin kafir olmadığı yolundaki bu hadisi uydurmuştur. Hadis aslında şefaatle ilgili değil haricilerin iddiasına karşı mürcienin, büyük günah işleyenin kafir olmadığı aksine onların "ümmetten" olduğu ve mümin olmaları hasebiyle bu günahlarının şefaat yoluyla bağışlanacağı uydurmasıdır. Düşünün bir peygamber ve Allahtan daha merhametli mahşer gününde  secdeden "ümmetim ümmetim" diyerek ümmeti afoluncaya kadar ısrarla secdeden kalkmayacağını söyleyen bu insanlar herhalde cehennnemde zebanilerle şefaat edileceklerdir( eşleştirilecekleridir ).


Sonuç olarak , Kur'andaki şefaat kavramı kur'anın nazil olması ile gündeme gelen bir kavram değil, nuzul öncesi müşriklerin ortak koştukları putlarının kendilerini Allah katında şefaatçi olacaklarına dair olan inançların batıl olduğunu ifade etmek etmek kullanılan izin veya istisna edilerek kullanılan şefaatı red eden ayetlerin aksine günümüzde bazı müslümanlarda, uydurulan hadisler vasıtası ile, Allahın adil ve merhemetli olduğunun aksine kerameti kendinden menkul din baronlarının ekmek kapısı olmuştur.Bizlere resulullah sav adına gelen bir haberin doğruluğunu ölçeceğimiz yegane kaynak olan kur'anda bu hadisleri bize doğrulayacak olan tek bir ayet olmamasına rağmen bu ayetlere değil hadis adı altında gelen uydurmalara sarılmak müslümana yakışmaz. MÜSLÜMANA YAKIŞAN ODURKİ KENDİSİNE GELEN BİR HABERİ KUR'ANLA ÖLÇEREK DOĞRULUĞUNU VEYA YANLIŞLIĞINI KUR'ANDAN ÖĞRENMESİDİR. ŞEFAATİ ALLAH CC NİN "BENDEN BAŞKA ŞEFAATÇİ YOK" DEMESİNE RAĞMEN  BAŞTA RESULULLAH SAV DEN OLMAK ÜZERE ŞEYHLERİNDEN ÜSTADLARINDAN BEKLEYENLER AHİRETTE ANCAK AVUCUNU YALAYACAKLARDIR. 
       EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.

           

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder