5 Temmuz 2011 Salı

Vahyin Muhammed (s.a.v) e Ulaşması

Son zamanlarda "kur'an merkezli düşünce" söylemi etrafında toplanıp ancak sadece söylemde kalan ve kur'andan haberi olmadan,  kaynağını kur'an dışı düşüncelerden alıp onunla kur'anı anlamaya çalışan bazı kimseler kur'anın kaynağı konusunda fikirler üretmeye çalışmaktadırlar. Kur'anda önemli bir yer tutan "gayba iman" meselesini bir tarafa atıp gaybi varlıklar konusunda onları gözle görülen varlıklar mesabesinde görme eğilimlerine şahid olmaktayız. Bu söylemler etrafındada vahyi Allahtan alıp muhammed as a getiren "vahiy meleği" hakkında bazı yanlış düşüncelerin oluştuğuna şahid olmaktayız. Üzülerek gördüğümz bir noktayı burada vurgulamak isterimki, bazı gelenek bağlısı kişilerin düştüğü yanlışlardan biri olan "biz bilmeyiz hocalarımız, şeyhlerimiz, abilerimiz, üstadlarımız bilir bize düşen onları tasdiklemektir" mantığına "kur'an merkezli düşünce" etrafında toplandıklarını iddia eden ancak kur'an bilgileri bazı kişilerin kur'ana getirdikleri yorumdan ibaret olan bazı kardeşlerimizin o kişilere ,bir müridin şeyhine olan bağlılığı gibi bağlanıp "o nerse doğrudur" mantığı içinde baktıklarını görmekteyiz. Son birkaç senedir takip ettiğimiz bu kur'an dışı yorumlar neticesinde bazılarının vardığı sonuç "deist" bir düşüncedir. Rabbimiz bizleri şeytanın iğvası olan bu tip "sağdan yaklaşımlardan" korusun.   

Istılahi olarak vahiy kavramını kısaca " ALLAH CC NİN KULLARINA OLAN EMİR VEYA NEHİYLERİNİ DOĞRUDAN VEYA BİR MELEK VASITASI İLE SEÇTİĞİ İNSANLARA BİLDİRMESİDİR. Etrafında problem oluşturulan bu konu ismi kur'anda "cibril " olarak bildirilen varlığın etrafında yoğunlaşmaktadır. Gaybi bir varlık olması  nedeniyle onun şekli ve şemali hakkında hiçbir bilgimiz yoktur. Ancak bize düşen görev böyle bir varlığın vahyi muhammed as a getirmiş olduğudur. Bu varlık bize kur'anda nasıl bildirlimektedir? o konu ile iligili ayetlerden bunu öğrenmekteyiz. Öncelikle gelen vahyin kaynağı bize kur'anda şu şekilde bildirilmektedir.        

-----10.61 Ne iş yaparsan yap ve sizler ona dair Kuran'dan ne okursanız okuyun; ne yaparsanız yapın; yaptıklarınıza daldığınız anda, mutlaka Biz sizi görürüz. Yerde ve gökte hiçbir zerre Rabbinden gizli değildir. Bundan daha küçüğü veya daha büyüğü şüphesiz apaçık bir Kitap'dadır.   
-----11.6 Yeryüzünde yaşayan bütün canlıların rızkı ancak Allah'a aittir. O, canlıları babaların sulbünde kararlaşmış ve anaların rahminde kararlaşmakta iken de bilir. Her şey apaçık bir Kitaptadır.   

 -----22.70 Gökte ve yerde olanı Allah'ın bildiğini bilmez misin? Bunlar hiç şüphesiz Kitap'dadır ve şüphesiz bunlar Allah'a kolaydır.   
-----27.75Gökte ve yerde gizli hiçbir şey yoktur ki apaçık bir kitapta olmasın. 
-----34.3 İnkar edenler: «Kıyamet bize gelmeyecektir» dediler. De ki: «Hayır, öyle değil; görülmeyeni bilen Rabbim'e and olsun ki, o saat size muhakkak gelecektir. Göklerde ve yerde zerre kadar olanlar bile O'nun ilminin dışında değildir. Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü de şüphesiz apaçık Kitap'tadır.

 "Kitap" kavramı kur'anda çok geniş anlama sahip olan kavramlardan biridir. Allah cc nin ilmi bu kavram dahilinde "el kitap" olarak kur'anda geçmektedir. Kur'anın kaynağıda "müteşabih" bir anlatım tarzı ile bizlere bildirilen "el kitaptır". Bu " el kitabın" nasıllığının bilgisi bize kur'anda bildirilen kadardır.   

56.75- Hayır, yıldızların yer (mevki)lerine yemin ederim.
56.76- Şüphesiz bu, eğer bilirseniz gerçekten büyük bir yemindir.
56.77- Elbette bu, bir Kur'an-ı Kerim'dir.
56.78- Saklanmış-korunmuş bir Kitap'ta (yazılı)dır.
56.79- Ona, temizlenip-arınmış olanlardan başkası dokunamaz.
56.80- Alemlerin Rabbinden indirilmedir.
56.81- Şimdi siz bu sözü mü hor görüp-küçümsüyorsunuz.   


77.ve 78. ayetlerde kur'anın "kitabin meknun" da yani saklı bir kitapyan olduğu beyan edilmektedir.   

85.21- Hayır; o (Kitap), 'şerefli-üstün' olan bir Kur'an'dır;
85.22- Levh-i Mahfuz'dadır.   

Vakıa suresindeki "kitabin meknun" kavramı ile buruc suresindeki "levhi mahfuz" kavramı "el kitap" kavramının bir açılımı olarak karşımıza çıkmaktadır. Anlamı "saklı" ve "korunmuş" olan bu kelimeler bu saklı ve korunmuş olmanın mahiyetinide açıklamaktadır. Vakıa suresi 79. ayette "el mutahharun" olarak vasıflandırılanların haricinde kimsenin buraya ulaşamayacağı bildirilmektedir.   

13- O (Kur'an), 'şerefli-üstün' sahifelerdedir.
14- Yüceltilmiş, tertemiz (mutahhar) kılınmış.
15- Katiplerin ellerinde.
16- (Ki onlar,) Üstün değerli, 'iyilik ve dürüstlük sembolü.   


Abese suresindeki bu ayetlerde iyilik ve dürüstlük sembolu olarak vasıflandıran elçileri görmekteyiz.   

Kur'an Allah cc den bu şekilde vasıflanan kulları vasıtası ile muhammed as a ulaştırılmaktadır. Bu vahyi ulaştıran varlığın ismide kur'anda belirtilmektedir.  

-----2.97 De ki, «Cebrail'e düşman olan kimse Allah'a düşmandır», çünkü O, Kuran'ı Allah'ın izniyle kendinden öncekini tasdik ederek, yol gösterici ve inananlara müjdeci olarak senin kalbine indirmiştir.   
-----16.102 De ki: «Kuran'ı; Ruhul Kudüs (Cebrail) Rabbinin katından, inananların inançlarını pekiştirmek, Müslümanlara doğruluk rehberi ve müjde olmak üzere gerçekle indirmiştir.  
-----26.192- Gerçekten o (Kur'an), alemlerin Rabbinin (bir) indirmesidir.
-----26.193- Onu Ruhu'l-emin indirdi.
-----26.194- Uyarıcılardan olman için, senin kalbinin üzerine (indirmiştir).
-----26.195- Apaçık Arapça bir dille.  


Necm suresindede muhammed sav in bu varlığı gördüğü bildirmektedir.   

5- Ona (bu Kur'an'ı) üstün (oldukça çetin) bir güç sahibi (Cebrail) öğretmiştir.
6- (Ki O,) Görünümüyle çarpıcı bir güzelliğe sahiptir. Hemen doğruldu.
7- O, en yüksek bir ufuktaydı.
8- Sonra yaklaştı, derken sarkıverdi.
9- Nitekim (ikisi arasındaki uzaklık) iki yay kadar (oldu) veya daha yakınlaştı.
10- Böylece O'nun kuluna vahyettiğini vahyetti.
11- Onun gördüğünü gönül yalanlamadı.
12- Yine de siz gördüğü (şey) üzerinde onunla tartışacak mısınız?
13- Andolsun, onu bir de diğer inişte görmüştü.
14- Sidretü'l-Münteha'nın yanında.
15- Ki Cennetü'l-Me'va onun yanındadır.
16- Sidreyi örten örtmekte iken,
17- Göz kayıp-şaşmadı ve (sınırı) aşmadı.
18- Andolsun, o, Rabbinin en büyük ayetlerinden olanı gördü.   


Necm suresi ayetlerindede vahyi Muhammed sav e ulaştıran varlığın onun tarafından göz ile görüldüğü belirtilmektedir.     

Sonuç olarak , "kur'an merkezli düşünce" söylemi etrafında toplanıp ancak kur'anı kur'andan değilde başka kaynaklardan alınan verilerle anlamaya kalkışmanın sonucu olarak vahyin menşei ve o vahyi ulaştıran varlığın üzerinde spekülasyonlar oluştuturularak sun'i gündemler oluşturulmaya başlanmıştır. Fussilet suresi 26.da   "İnkar edenler: «Bu Kuran'ı dinlemeyin, okunurken gürültü yapın, belki bastırırsınız»dediler."  demeleri misali kur'anın asıl iniş gerekçesi unutturularak konu başka taraflara çekilmek istenmektedir. Müslümanlar olarak bizlere düşen görev o vahyi getiren varlığın kimliği üzerinde gürültüler yapmak değil , gelen o vahye tam bir teslimiyet göstererek SEMİ'NA VE ASAYNA diyenlerden değil SEMİ'NA VE ATA'NA diyenlerden olmaktır. Müslümanlar özellikle kur'an merkezli düşündüklerini iddia eden kardeşlerimiz bu oyunların arkasında yatan çirkin emelleri görerek sun'i gündemler peşinde değil kur'anın gündemi peşinden koşmalıdırlar. Son yıllarda üzülerek müşahede ettikti böyle sanal gündem etrafında kur'anın kaynağını, mevsukiyetini sorgulama peşinde olan insanların birçoğu "deizim" ve "ateizme" sapmışlardır. RABBİMİZ BİZLERİ SAHTE GÜNDEMLER OLUŞTURARAK KUR'AN ETRAFINDA ŞÜPHELER UYANDIRMAYA ÇALIŞAN MİSYONER DÜŞÜNCELİ İNSANLARDAN KORUSUN. AMİN   EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.
 

1 yorum: