4 Temmuz 2011 Pazartesi

Musa a.s ve Salih Kul Kıssası

İnsanlığın varoluşundan beri  din maskesi altında bazı insanların, diğer bazı insanlar üzerinde baskılarını devam ettirmek için,  kendi düşüncelerinin ürünü insanüstü varlıklar türetip bu varlıklarla iletişim halinde bulundukları iddasını sürdüregelmektedirler. Bu tip  iddalardan  maalesef islam kültürü ve müslümanlarda kurtulamamışlardır. Kehf suresinde anlatılan musa as ve salih kul kıssasından yola çıkılarak "hızır" mitolojisi yaratılmış "her nefis ölümü tadacaktır" ayetine ters bir anlayış geliştirilerek bunun ölümsüz bir kişi olduğu her zaman ve her yerde hazır bulunduğu gibi bir çok şirk düşüncelerine alet edilerek onun üzerinden birçok hurafe meydana getirlmiştir. Yazımızın amacı bu hurafeleri burada zikretmek değil kehf suresinde anlatılan bu kıssayı en kolay biçimde batıni  anlayışlara dalmadan kur'anın kolay bir anlatma uslubu olduğunu unutmadan nasıl anlayabiliriz. sorusuna bir cevap mahiyetinde olacaktır. Tabiki bunu derken "bu kıssadan sadece bu anlayış çıkar " gibi bir iddiada bulunmak niyetinde değiliz. Amacımız kur'anın "ÖĞÜT ALMAK İÇİN KOLAYLAŞTIRILMIŞ BİR KİTAP "  olduğunu bilerek bu kıssayı dağdaki bir çobanın dahi kolayca anlayabileceği bir kıssa olarak anlamaya çalışmaktır. 

Daha önce yazdığımız"kuran kıssaları" isimli yazımızda, kuran kıssalarında anlatım uslübu olarak görsel yönün daha ağır bastığı, tabiri caizse kıssaları bir tiyatro veya sinema eseri izler gibi, kendimizi anlatılan kıssadan ibret alması gereken bir kişi yerine koyarak okumamız  gerektiği ,kıssada anlatılan şahısların kendilerinin  değil anlatılmak istenilenin ön planda olduğu, kıssanın yaşandığı günün değil , o kıssanın bu güne anlatmak istediğinin önemli olduğu , kıssaları  sadece  yaşandığı devir içinde düşündüğümüz takdirde o kıssadan alınması gereken hissenin alınamayacağını belirtmiştik. Musa as ve salih kul kıssasınıda bu anlayış içinde değerlendirdiğimiz takdirde karşımıza şöyle bir anlayış çıkmaktadır.Yine tekrarlıyorum bu kıssadan sadece bu anlayış çıkar iddiasında değiliz çünkü kıssaların anlatılış gayesi  bizlere birçok yönden anlayış zenginliği sağlamaktadır. "Bu  kıssa sadece bunu anlatıyor" demek kimsenin haddi değilidr. denmesi gereken " ben bu kıssadan bunu anladım " şeklinde bir sözdür. bizimde sözümüz şudurki "bu kıssayı kur'anın anlatım uslubu içinde okuduğumuz zaman anladığımız şunlardır. 

Musa as ile salih kul kıssasını iki bölümde değerlendirmek gerekmektedir. İlk bölümde o kul ile karşılaşmak için yardımcısı ile yola çıkışı anlatılmaktadır. konu ile ilgili ayet mealleri şöyledir. 

60- Hani Musa genç yardımcısına demişti: "İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim ya da uzun zamanlar geçireceğim."
61- Böylece ikisi, iki (deniz)in birleştiği yere ulaşınca balıklarını unutuverdiler; (balık) denizde bir akıntıya doğru (veya bir menfez bulup) kendi yolunu tuttu.
62- (Varmaları gereken yere gelip) Geçtiklerinde (Musa) genç-yardımcısına dedi ki: "Yemeğimizi getir bize, andolsun, bu yaptığımız-yolculuktan gerçekten yorulduk."
63- (Genç-yardımcısı) Dedi ki: "Gördün mü, kayaya sığındığımızda, ben balığı unuttum. Onu hatırlamamı şeytandan başkası bana unutturmadı; o da şaşılacak tarzda denizde kendi yolunu tuttu."
64- (Musa) Dedi ki: "Bizim de aradığımız buydu." Böylelikle ikisi izleri üzerinde geriye doğru gittiler.
65- Derken, Katımız'dan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.  

   60. ayet mealinden anlaşıldığı üzere Musa as ın kararlılık içinde bir işe girdiğini görüyoruz . Ve bu amacını gerçekleştirmek için sonuna kadar çalışacağını bildiriyor. Bizlerede hisse olarak almamız gereken şudurki bir iş ne kadar zor olsa bile yarıda bırakılmamalıdır.  Burada dikkatimizi çeken musa as ın yalnız olmadığı yanında genç bir yardımcısı olduğudur. Zuhruf s. 32. ayetinde rabbimiz "birbirlerine iş gördürmeleri için kimine kimine derecelerle üstün kıldık" buyurmaktadır . Yani rabbimizinin sünneti gereği işçilik ve işverenlik müessesi başlangıçtan kıyamete kadar sürüp gidecektir.  bu kıssadada  bir işverenin işçisine davranış örneği sergilenmiştir. şöyleki "azığımızı çıkar" demesinden anlıyoruzki ikisininde yediği şey aynıdır . musa as işveren olması hasebiyle değişik bir şey yememektedir. yardımcısına yediğinden yedirmektedir. Ve yardımcısına, balığı unuttuğu zaman "niye dikkat etmediği, o kadar yolu bize boşuna yürüttün , sende hiç akıl fikir yokmu ?" şeklinde bir azarlama ile    karşılık vermediğini görmekteyiz. Bir  kişinin  çalıştırdığı kişilerin hataları karşısında  onlara nasıl davanmak gerektiğini yine bu bölümden öğrenmekteyiz. Ve sonunda amaçlarına ulaşıp buluşmak istedikleri kişi ile buluşurlar. ilgili ayetlerinde meali şöyledir . 

66- Musa ona dedi ki: "Doğru yol (rüşd) olarak sana öğretilenden bana öğretmen için sana tabi olabilir miyim?"
67- Dedi ki: "Gerçekten sen, benimle birlikte olma sabrını göstermeye güç yetiremezsin."
68- (Böyleyken) "Özünü kavramaya kuşatıcı olamadığın şeye nasıl sabredebilirsin?"
69- (Musa:) "İnşaAllah, beni sabreden (biri olarak) bulacaksın. Hiçbir işte sana karşı gelmeyeceğim" dedi.
70- Dedi ki: "Eğer bana uyacak olursan, hiçbir şey hakkında bana soru sorma, ben sana öğütle-anlatıp söz edinceye kadar."
71- Böylece ikisi yola koyuldu. Nitekim bir gemiye binince, o bunu (gemiyi) deliverdi. (Musa) Dedi ki: "İçindekilerini batırmak için mi onu deldin? Andolsun, sen şaşırtıcı bir iş yaptın."
72- Dedi ki: "Gerçekten benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini ben sana söylemedim mi?"
73- (Musa:) "Beni, unuttuğumdan dolayı sorgulama ve bu işimden dolayı bana zorluk çıkarma" dedi.
74- Böylece ikisi (yine) yola koyuldular. Nitekim bir çocukla karşılaştılar, o hemen tutup onu öldürüverdi. (Musa) Dedi ki: "Bir cana karşılık olmaksızın, tertemiz bir canı mı öldürdün? Andolsun, sen kötü bir iş yaptın."
75- Dedi ki: "Gerçekte benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini ben sana söylemedim mi?"
76- (Musa:) "Bundan sonra sana bir şey soracak olursam, artık benimle arkadaşlık etme. Benden yana bir özre ulaşmış olursun" dedi.
77- (Yine) Böylece ikisi yola koyuldu. Nihayet bir kasabaya gelip yemek istediler, fakat (kasaba halkı) onları konuklamaktan kaçındı. Onda (kasabada) yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular, hemen onu inşa etti. (Musa) Dedi ki: "Eğer isteseydin gerçekten buna karşılık bir ücret alabilirdin."
78- Dedi ki: "İşte bu, benimle senin aranda ayrılma (zamanı)mız. Sana, üzerinde sabır göstermeye güç yetiremeyeceğin bir yorumu haber vereceğim.
79- "Gemi, denizde çalışan yoksullarındı, onu kusurlu yapmak istedim, (çünkü) ilerilerinde, her gemiyi zorbalıkla ele geçiren bir kral vardı."
80- "Çocuğa gelince, onun anne ve babası mü'min kimselerdi. Bundan dolayı, onun kendilerine azgınlık ve inkar zorunu kullanmasından endişe edip-korktuk."
81- Böylece, onlara Rablerinin ondan temiz olmak bakımından daha hayırlısı, merhamet bakımından da daha yakın olanını vermesini diledik."
82- "Duvar ise, şehirde iki öksüz çocuğundu, altında onlara ait bir define vardı; babaları salih biriydi. Rabbin diledi ki, onlar erginlik çağına erişsinler ve kendi definelerini çıkarsınlar; (bu,) Rabbinden bir rahmettir. Bunları ben, kendi işim (özel görüşüm) olarak yapmadım. İşte, senin sabır göstermeye güç yetiremediğin şeylerin yorumu." 

Kıssanın bu kısmı ile ilgili düşülen hatalardan birisi salih kulun kimliği meselesidir . insanmı melekmi olduğu yönünde görüşler mevcuttur.Biz o tartışmalara girmeden yine kıssaları anlama uslubumuza uygun olarak bu kıssanın bizim için alınması gereken hissesi üzerinde durmaya gayret edeceğiz. 

Kıssanın her iki bölümünde bir ortak nokta şudurki,  olayların yolda geçmesidir . ilk bölümünde kıssanın işçi işveren ilişkisi , ikinci bölümünde ise yöneten ve yönetilen ilişkisi açısından baktığımız zaman herkesin çıktığı hayat yolunda ister istemez üstlenmek olduğu görevler karşımıza çıkmaktadır. çünkü insan bu hayat yolunda, ya işçidir, yada işverendir , ya yönetendir , yada yönetilendir, Bu 4 gurup içinde olan insanlar birbirleri ile Allahın belirlediği kurallar dahilinde ilişkilerini sürdürmek durumundadırlar . ve bu kıssa bu ilişkinin ne şekilde olması gerektiğini bize yaşanmış bir şekilde anlatmaktadır .ilk bölümde işiçi ve işveren ilişkisinin ne şekilde olması gerektiğini gördük. ikinci bölümde ise yöneten ve yönetilen ilişkisinin ne şekilde olması gerektiği anlatılmaktadır . Ancak burada ağırlıkta olan konu bir yöneticinin ileri  görüşlü ve hakka uygun davranması ve o davranışının sebebini bilmeden ona yöneltilen itirazlara göğüs germesidir  . Önce kıssanın bir  yönetici açısından anlaşılması gereken yönünü görelim.          

 Kıssada,  salih kul tarafından yapılan ve   musa as ın ilk başta anlamadığı  işlerin hepsinin ortak bir yönü bulunmaktadır . Gemiyi delme sebebinin yolda karşılarına çıkacak korsanları görmesi .çocuğu öldürme sebebinin o çocuğun ilerde kafir olup anne ve babasını  şirke zorlaması, düzelttiği duvarın küçük çocuklara ait bir evin duvarı olup büyüdüklerinde duvarın altındaki hazineyi çıkarmalarını istemesindeki ortak yön salih kulun  bir yöneticide olması gereken ileri görüşlülük ve kararlılık ifadesidir . Musa as ın yönetilen rolünde olduğu kişi açısından bakıldığında  o gün için bir sorun bulunmamasına rağmen feraseti sayesinde,o gün için müdahale etmediği bir olayın daha sonraki günler için getirebileceği tehlikeleri sezip önlemini almıştır . Kıssanın bu bölümünden ve salih kulun şahsında bir yöneticinin nasıl ve ne şekilde hareket etmesi gerektiğini görmekteyiz. 

Gelelim musa as ın şahsında bize anlatılan yönetilenlerin yönetici ile olan ilişkilerine . İnsan fıtratı gereği kendi açısından baktığında haksızlık olarak gördüğü şeylere muhalafet eder. musa as dada bunu görmekteyiz. Her ne kadar" sana itiraz etmeyeceğim " dese bile neden ve nasıl sorularının cevabını alamadımı rahatsızlığını dile getirir ve getirmelidirde . Ve bu rahatsızlığını meşru sebebler üzerinden ortaya koymalıdır. 71. ayette sorduğu gibi "gemiyi içindekileri batırmak içinmi" 74. ayette sorduğu gibi "bir cana karşılık olmadanmı tertemiz bir canı öldürdün" gibi kendi meşru doğrularını ortaya koyup bu  meşru doğrular üzerinden  sesini yükseltmelidir . 

Burada yönetici açısından baktığımız zaman verdiği kararın zamanının önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. Gemiyi delmesinin korsanlar geldiği zaman onlarla mücadele etmeye gerek duymadan önce bu önlemi almış olması , çocuğun büyüyüpte asi bir önder olup toplumu fesada vermesinden önce onu öldürmesinden.kendilerine soğuk davranan kasaba halkına karşı orada onlar iyilik yapmasından  anlayoruzki ferasetli ve kararlı bir yönetici ilk bakışta yaptığı anlaşılmasa bile hak yolda olduğunu bildikten sonra ve  vicdanı rahat olduktan sonra bazıları tarafıından sonra anlaşılacağını bildiği bir kararını uygulamaktan asla vazgeçmemelidir. Onun haklılığı ileride neticelerini gördükleri zaman  kişiler tarafından görülecektir. Yönetici pozisyonunda olan bir kişi için günü birlik kaygılarla ne şiş yansın nede kebap mantığı içinde  günü kurtarma amaçlı uygulamaları ilerisi için kendisi ve mesul olduğu kişiler açısından büyük sıkıntılar getireceği muhakkaktır. 

Sonuç olarak , batıni anlamlar çıkararak kur'an kıssalarını asıl vermek istediği mesajları arkaya atarak tasavvuf düşüncesinde hakim olan, kişileri yüceltme amaçlı kur'an dışı düşüncelere maalesef kur'an alet edilerek ve özellikle kehf suresindeki musa as ile salih  kul kıssasından ,kaynağı  mitolojik hurafeler  olan ölümsüz bir hızır hurafesi ve gayba muttali olduğunu iddia eden" kerameti kendinden menkul "din baronları çıkarılmıştır. Kur'an kıssalarını sadece o gün yaşanmış bitmiş olaylar olarak anlamak  yada kıssadaki şahıslardan  örnekle  kendilerini  gaybın anahtarları verilmiş şahsiyetler olarak göstermek doğru bir anlayış ürünü değildir. Kıssaları ogünkü yaşanmışlığı içinde bugün bizler için hisse alınması gereken yönleri olduğunu düşünerek okumaya çalışmak daha doğru bir anlayış olsa gerektir . EN DOĞRUSUNU ALLAH C.C BİLİR .                                                                                                                                                         

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder