Hadisin Kur'ana arz yönteminin de belirli şartları olması gerektiği, son zamanlarda herkesin bu yöntemi uygulamaya kalkması neticesinde ortaya çıkan bazı yanlış neticelerden dolayı kaçınılmaz olmuştur. Hadisleri bir uçtaki insanların "Vahiy" görüp , diğer uçtaki insanların "HaBis" şeklinde görmeleri bunun orta bir yolu olması şartını kaçınılmaz kılmıştır.
Hadisler, cüppeleri ve sakalları akıllarından daha uzun olan "Ehli Tarik" veya "Ehli Hadis" fırkalarının elinde kaldığı müddetçe diğer tarafın onu HaBis olarak görme yanlışı ortadan kalkmayacaktır. Bu yazımızda Kur'an ehli olduğunu iddia edenler tarafından uydurma olarak damgalanan bir Hadisi ele alarak önerdiğimiz yöntemi pratize etmeye çalışacağız.
Ele alacağımız Hadis Keler öldürmenin sevabı üzerine rivayet edilen bir Hadistir.
"Kim keleri ilk darbede öldürürse ona yüz sevap yazılır. İkinci
vuruşta öldürürse daha az kazanır. Üçüncü vuruşta ise bundan da az sevap kazanır"
Ebu Hureyre den rivayet edilen bu hadis , Müslim , Tırmizi , Ebu Davud da mevcuttur.
İlk bakışta, hayvanlara karşı şiddet uygulaması içermesi ve Muhammed (a.s) ın böyle bir uygulamayı tavsiye etmesinin imkansız olduğu düşüncesi ile hadisin Kur'ana uygun olmadığı gerekçesi ile "Uydurma" damgası anında vurulmuştur.
Baştan şunu belirtmek isteriz ki ; Yazımızın amacı bu hadisin sahih bir hadis olduğunu ispatlamaya çalışmak değildir. Amacımız, bir hadisi Kur'ana arz ederken öncelikle bu sözün tarihi bir arka planı olup olmadığının araştırılma gereğidir. Rivayetin dini anlamda her hangi bir hüküm içermemesi açısından bakıldığında , bu rivayetin "Sahih" veya "Uydurma" olarak kategorize edilmesi gibi bir mecburiyetin olmadığını ifade etmek istiyoruz. Amacımız bu tür tarihi arka planı olabilecek rivayetler konusunda takip edilecek yolun nasıl olması gerektiği üzerinedir.
Hadis taraftarlarının yaptıkları en büyük yanlış ,rivayetlerin tümünün evrensel mesajlar içermiş olduğu iddiasıdır. Bu iddia kesinlikle kabul edilebilir değildir. Hadisleri toptan red edenlerin kalkan olarak kullandığı argümanlardan bir tanesi de, Hadis taraftarlarının yapmış oldukları bu yanlıştır. Bizler başkalarının yaptıkları yanlışları kalkan edinmek yerine ilmi usul ve eleştiri ahlakına sadık kalarak elimizdeki bir Hadis metni konusunda fikir yürütmek zorundayız.
Hadis şeklinde gelen rivayetleri , öncelikle söylendiği zaman ve mekan şartları içinde değerlendirmek gerekmektedir , o Hadisin bu güne dair her hangi bir mesaj taşımaması durumunda "Uydurma" damgasını vurmak doğru bir düşünce olmayıp "5 N 1 K" olarak bildiğimiz , "Ne, Nerede, Niçin , Nasıl ,Nerede , Kime" sorularının sorularak cevabının bulunması neticesinde bir değerlendirmeye tabi tutulması gerekir.
Rivayette bahsedilen "Keler" adlı hayvanın nasıl bir hayvan olduğunu bilmeden, bizim bu gün bildiğimiz hayvanlar cinsinden olduğunu düşünerek " Bunları öldürmenin ne gibi sevabı olabilir?" sorusu haklı olarak kafaları karıştıracaktır.
Hadislerin mana olarak bizlere geldiğini ,ve bu rivayetin" Terhib ve Terğib" (Sakındırma ve Özendirme) bir rivayet türü olduğunu unutmadan şunları söylemek mümkündür; Muhammed (a.s) ın yaşadığı dönem içinde "Keler" adı verilen hayvanın haddinden fazla çoğalması ve yaşayan insanları tehdit etmesi gibi sorun olması ihtimal dahilindedir. Bu hayvanın zehirli bir tür olması aynı şekilde ihtimal dahilinde olup tehlikesinin görüldüğü anda öldürülmesi gerektiği yönünde bir bilgi taşıması düşünülebilir.
Keler adı verilen hayvanın yer yüzünde bir çok türünün olması realitesini unutmadan, bu hayvanın bizim ülkemizde olan kertenkele cinsinden daha büyük olması , etinin yenilip yenilmemesi gibi sorunların tartışılmasından anlaşılmaktadır. Bu gün herhangi bir ülkede vahşi bir hayvanın aşırı şekilde çoğalması sonucu insanları tehdit unsuru haline gelmesi onların çoğalmasının önüne geçilerek dengenin sağlanmasını gerektirir. 1500 yıl öncesi imkanlarının bu günkü gibi olmaması , kısırlaştırma gibi imkanlardan yoksun olunması, onları öldürerek çoğalmalarının önüne geçmek şeklinde bir çareye mecbur bırakabilir.
Bu rivayetin söyleniş sebebi bu tür tarihsel arka plan dahilinde olması muhtemel olup , bu arka planı düşünmeden böyle bir sevab kazanmak içi elinde taş dağ bayır Kertenkele öldürmeye koşanların yaptığı işin adı kısaca "Aptallık" tır.
Hadis külliyatı içinde bu tür tarihsel arka planı olan ve sadece o günün şartları dahilinde söylenmiş ve bizim yaşadığımız güne herhangi bir mesajı olmayan hatta bu gün artık onların yapılmasına gerek olmayan bir çok rivayet mevcuttur. "Unutulan Sünnetler" adlı bahislerde o günkü yaşam şartları dahilinde yapılmış olan bazı fiilleri dinsel açıdan herhangi bir mecburiyeti olmayan şeyleri "Sünnet" adı altında dinleştirerek bizlere sunanların yaptıkları bu tür uygulamalar cehaletten başka bir şey değildir.
Bizlere "Hadis" adı altında gelen müktesabatı, birilerinin aşırılığa kaçarak dinin olmazsa olmazı sayması bizi diğer bir uca götürmemelidir. Bırakın sahih olabilecek hadisleri , uydurma olduğu kesin olan rivayetler dahi o günkü düşünce arka planını öğrenme açısından bizlere arka plan bilgisi vermesi açısından önemlidir. Bunları söylerken uydurmaları alıp başımıza taç yapalım demek istemediğimizi hatırlatalım.
"Kur'an Merkezli Düşünce" söylemi etrafında toplanan İnsanların bir kısmında arız olan düşünce sorunlarından bir tanesi, Kur'anın nazil olduğu zaman ve mekan şartlarını hesaba katmadan sadece bu gün inmiş bir Kitap olarak bakılmasıdır. Bu bakış sonucunda kendisine Kur'an inen Elçinin yaşadığı zaman içinde bazı sözler söylemiş olabileceği bile hesaba katılmamaktadır.
Kur'anı bu gün inmiş gibi okuyanların , rivayetleri de bu gün söylenmiş gibi görmeleri neticesinde günümüz şartları dahilinde artık her hangi bir bilgi değeri olmayan rivayetlere karşı böyle toptancı bir tutum sergilemeleri normaldir. Halbuki bu tür rivayetleri o günün şartları dahilinde söylenmiş olabileceği ihtimalini göz ardı etmeyerek okusalardı , bize bir mesajı olmayan bu tür rivayetlerin uydurma olduğu gibi bir düşünce içinde olmazlardı.
Sonuç olarak; Keler öldürmenin sevabı olsun veya buna benzer konular ile ilgili olarak rivayet kitaplarında olan bilgilerin evrensel anlamda bir hüküm taşıdığını iddia edenlere karşı olarak bunlara direk uydurma etiketi takmadan önce ilim usulunun gerektirdiği çalışmaların yapılması zorunluluğu vardır. Keler öldürmenin her zaman sevab olacağı inancı aptalca bir düşünce olup ,bu aptallıklara karşı olarak bu sözlerin arka planı olabileceği düşüncesi taşımadan ortaya atılan karşı düşünceler de doğru bir yaklaşım değildir. Öldürülmesi gereken hayvanın zehirli , şehir halkını tehdit edecek kadar çoğalması gibi sorunlarm karşısında böyle bir çareye başvurulmuş olabileceği ihtimali göz önüne alınarak bu sözün söylenme sebebi anlaşılabilir. Rivayete bakacağımız taraf dini anlamda herhangi bir hüküm olarak değil o günün muhtemel bir sorununa karşı söylenmiş bir söz olmalıdır. Yazının amacı bu hadisin sahih olduğu veya sahih olmadığı gibi bir düşünce beyanından öte bu tür rivayetlere bakış açısının nasıl olması yönünde getirilmiş bir okuma teklifidir.
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.
Hadis külliyatı içinde bu tür tarihsel arka planı olan ve sadece o günün şartları dahilinde söylenmiş ve bizim yaşadığımız güne herhangi bir mesajı olmayan hatta bu gün artık onların yapılmasına gerek olmayan bir çok rivayet mevcuttur. "Unutulan Sünnetler" adlı bahislerde o günkü yaşam şartları dahilinde yapılmış olan bazı fiilleri dinsel açıdan herhangi bir mecburiyeti olmayan şeyleri "Sünnet" adı altında dinleştirerek bizlere sunanların yaptıkları bu tür uygulamalar cehaletten başka bir şey değildir.
Bizlere "Hadis" adı altında gelen müktesabatı, birilerinin aşırılığa kaçarak dinin olmazsa olmazı sayması bizi diğer bir uca götürmemelidir. Bırakın sahih olabilecek hadisleri , uydurma olduğu kesin olan rivayetler dahi o günkü düşünce arka planını öğrenme açısından bizlere arka plan bilgisi vermesi açısından önemlidir. Bunları söylerken uydurmaları alıp başımıza taç yapalım demek istemediğimizi hatırlatalım.
"Kur'an Merkezli Düşünce" söylemi etrafında toplanan İnsanların bir kısmında arız olan düşünce sorunlarından bir tanesi, Kur'anın nazil olduğu zaman ve mekan şartlarını hesaba katmadan sadece bu gün inmiş bir Kitap olarak bakılmasıdır. Bu bakış sonucunda kendisine Kur'an inen Elçinin yaşadığı zaman içinde bazı sözler söylemiş olabileceği bile hesaba katılmamaktadır.
Kur'anı bu gün inmiş gibi okuyanların , rivayetleri de bu gün söylenmiş gibi görmeleri neticesinde günümüz şartları dahilinde artık her hangi bir bilgi değeri olmayan rivayetlere karşı böyle toptancı bir tutum sergilemeleri normaldir. Halbuki bu tür rivayetleri o günün şartları dahilinde söylenmiş olabileceği ihtimalini göz ardı etmeyerek okusalardı , bize bir mesajı olmayan bu tür rivayetlerin uydurma olduğu gibi bir düşünce içinde olmazlardı.
Sonuç olarak; Keler öldürmenin sevabı olsun veya buna benzer konular ile ilgili olarak rivayet kitaplarında olan bilgilerin evrensel anlamda bir hüküm taşıdığını iddia edenlere karşı olarak bunlara direk uydurma etiketi takmadan önce ilim usulunun gerektirdiği çalışmaların yapılması zorunluluğu vardır. Keler öldürmenin her zaman sevab olacağı inancı aptalca bir düşünce olup ,bu aptallıklara karşı olarak bu sözlerin arka planı olabileceği düşüncesi taşımadan ortaya atılan karşı düşünceler de doğru bir yaklaşım değildir. Öldürülmesi gereken hayvanın zehirli , şehir halkını tehdit edecek kadar çoğalması gibi sorunlarm karşısında böyle bir çareye başvurulmuş olabileceği ihtimali göz önüne alınarak bu sözün söylenme sebebi anlaşılabilir. Rivayete bakacağımız taraf dini anlamda herhangi bir hüküm olarak değil o günün muhtemel bir sorununa karşı söylenmiş bir söz olmalıdır. Yazının amacı bu hadisin sahih olduğu veya sahih olmadığı gibi bir düşünce beyanından öte bu tür rivayetlere bakış açısının nasıl olması yönünde getirilmiş bir okuma teklifidir.
EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.